Alın yavrumlar bu da nazar duası. Yné iiSiNiz hNyy ;))) |
31 Temmuz 2012 Salı
Sende nazar var nazar içeri girdiğin andan beridir esniyorum bak.
Son zamanlarda en çok duyduğum şey herhalde. Ben de cevap olarak "Ya evet taş gibi hatunum sütun gibi bacaklarım, renkli gözlerim, altın sarısı saçlarım 90 beden de göğüslerim var" DEMİYORUM tabii ki çünkü renkli göz olayı dışında hepsi kolpa. Gözlerim de grimsi bir yeşil zaten böyle aman aman bir olayı yok. Zeka desen normal düzeyde. E ulan insan merak ediyo haliyle benim nereme nazar değebilir ki? Ama ilginç bir şekilde "Aman da aman ne kadar hanım hanımcıık güzeeel akıllı bir kızınız var maşallah maşallah tütütütütü huağk puuh" deniyo. Sanki kız görmemiş mübarekler. Denk mi geldi yoksa harbi nazar mı değdi bilmem ama yüzümün her milimetrekaresinde sivilce çıktı, kilo aldım bacaklarım kalınlaştı, saçlarım dökülmeye başladı ve depresyona girdim. En sonunda bu durumuma kahrolan halamla babannem bir olup bir okuyup üfleyip tükürüğe boğdular sağolsunlar. Şimdi iyiyim neyse ki ama bu nazar olayını feci taktım kafama ota boka "nazardır nazar" demeye başladım ve durumumdan tırsıyorum, yardıma ihtiyacım olduğu kanısındayım. Mesela bardak mı kırdım? "Kesin yan komşu nazar değdirdi nazar çıktı işte fena olmadı." şeklinde düşünüyorum. Yakında üfürükçülüğe falan başlar okunmuş şeker imalatına falan girerim belki de. İşiniz düşerse beklerim yani YGS öncesi bir tükürüğe balgama falan boğabilirim isterseniz. Neyse öyle işte hadi iyi geceler gençler tütütütüü maşallah sizee.
15 Temmuz 2012 Pazar
Pamuk Şeker vs. Keçiboynuzu Pekmezi
Rengi olsun sapı olsun çöpü olsun her türlü pek bayılmadığım bir şekerleme türüdür pamuk şeker. Pembeden de nefret ederim zaten her ne kadar pek belli etmesem de. Keçiboynuzu pekmezinden nefret etmeyene pek rastlanmıyo zaten bu yüzden onu direkt geçiyorum. Bu aralar evde otur otur filozof olduğumdan bu iki gereksiz yiyeceği düşünce biçimlerine benzetmeye başladım. Pamuk şeker anı yaşayan saftirikus portikusları, keçiboynuzu pekmeziyse geleceğe odaklı yaşayan obsesifouynsları temsil ediyo. "Amına koyayım böyle felsefenin. Ne alaka lan?" dediğini duyar gibiyim aziz din kardeşim. Özetlemek gerekirse ki gerektiğinin farkındayım çünkü Aynştayn wasn't here, şu şekilde özetleyebilirim: Pamuk şeker ilk alındığında hayvan gibi bir şekilde elinde öylece dururken onu nasıl bitirebileceğini değil kokusunun güzel olduğunu, yerken de tadının güzel olduğunu düşünürsün. Anca yedikten sonra o yapışkanlıktan birbirine kenetlenmiş parmaklarının ve isyan etmiş ağzın ile burnunun farkına varırsın ve temizlenirken yediğine pişman olursun. Pamuk şeker yerken sadece anı yaşıyosun yani. Gelelim keçiboynuzu pekmezine. Keçiboynuzu pekmezinin kokusunu alır almaz yedikten sonra ağzında bırakacağı tadı düşünüp onu nasıl geçirebileceğini düşünürsün, yerken bu eziyeti boşuna çekmediğini, vücudundaki kan miktarı artacağı için daha sağlıklı ve dinç görüneceğini kendine hatırlatıp durursun, yedikten sonraysa böyle bir gerizekalılığı yapmanı gerektirecek bir şey olmadığını fark edip pişman olursun. Keçiboynuzu pekmezi yerken de geleceği düşünerek hareket etmiş oluyosun böylelikle. Kısacası öyle yada böyle, düşün ya da düşünme pişman olacan gardaş başka çare yok. Pişman olmamak içinse aşırı bir ileri görüşlülük gerekiyor ki o da iyi olmazdı bence çünkü pişman olucam diye hiçbir şey yapmadan geberip gitmiş olursun. "Hayskiyim ya pişman olursam lan?" diye düşündüğün zaman akla şu gelmeli: Yapsan da yapmasan da pişman olacan hafız, kaçış yok. Sonu her türlü kötü zaten. Madem öyle, sona yaklaşmadan mutlu olma şansını geri tepmemek lazım bence. Mutlu olabildiğin kadar ol. Kaçınılmaz kötü son her türlü gelicek zaten ya olmazsa diye bir şey yok. Mutluyken aklının bir köşesinde olsun ama bu mutlaka yoksa bulutların üstünde uçarken şak diye götünün üstüne yapışırsın alimallah. Acayip çelişkili şeyler söylüyorum harbiden ama anam beni çelişkili doğurmuş zaten. Sakallı bebek mi olur allaasen? Pin kodumu 3 kere yanlış girdikten sonra puk kodumu da yanlış girip bloke etmişler bence beni. Neyse keçiboynuzu vardı evde gidip onu ulaşamayacağım bir yerlere kaldırayım en iyisi.
5 Haziran 2012 Salı
Benim duygusallığım bu kadar.
Aşık olmak bir bakıma insanın kendi değerini düşürmesi gibi bir şey. Ruh rahatlarken, beyin kendini beklemeye alıyor ve işin aslı bizim ruhumuza bu kadar rahatlık iyi gelmiyor. Dolayısıyla da saçmalamaya başlıyoruz. Kendi kendimize triplere giriyoruz, paranoyaklaşıyoruz ve en çok da özlüyoruz. Öyle bir özlem ki bu sırf onu rüyanda görebilmek için uyumaya başlıyorsun bir süre sonra. Onsuz eğlendiğin zaman suçluluk duyuyorsun. Sürekli seninle konuşsun, sadece sana baksın, sadece seni duysun istiyorsun. Bencilce olduğunu biliyorsun ama istemekten de vazgeçemiyorsun, elinde değil çünkü. Kısacası tam anlamıyla mala bağlıyorsun. Sonra? İki seçenek var: Ya sonsuza kadar böyle mal ama mutlu olacaksın ya da "Hasiktir bu ben değilim" deyip vazgeçeceksin, kaçacaksın daha doğrusu. Ben ilkini seçerim mesela, karşımdaki de en az benim kadar mala bağladıysa tabi. Ha yok o gayet normalse ...aslında o zaman da ilkini seçerdim ben. Vazgeçebilecek kadar güçlü değilim çünkü. Varsın salaklaşıyım, kafayı yiyim ama o hep benimle olsun. Olay onun vazgeçilmezliği değil ama. Aşk güzel şey lan. Uzun lafın kısası, aşk mal işidir, yani herkes maldır çünkü herkes aşık olur çünkü aşk güzeldir. O değil de evde kola var mıdır lan acaba? Soğuk soğuk iyi giderdi şimdi.
1 Haziran 2012 Cuma
Konudan konuya atlamayı da hep sevmişimdir.
Aşk yok. Aşk yasak. Aşk can yakar. Aşk sinir bozar. Aşk acizleştirir. Aşk ağlatır. Aşk fıttırtır ama aşk yakmaz aga. Sahi, o ne biçim diziydi lan Meltem Cumbul ile Özcan Deniz oynuyodu ve acayip boktan bir şeydi, pek beklenti içinde olunacak bir dizi değildi kısacası. O değil de abi ezmek için söylemiyorum ama bütün türk dizileri boktan lan. Konu kıtlığı var bir kere. Genelde konular ya töre ya mafya, karanlık işler falan oluyo ya da kimin eli kimin cebinde belli olmayan diziler oluyo. Hah benim asıl sinirimi bozan da kimin eli kimin cebinde belli olmayan diziler. Bir zamanlar Kavak Yelleri vardı mesela, dizinin sadece ilk 2 bölümü güzeldi sonradan haydee bir başladılar başlayış o başlayış. En son herkesin birbirinden çocuğu vardı. Hani siz kankaydınız lan? Ağzınıza sıçıyım sizin. Aslında şimdi düşündüm de, sadece türk dizileri değil abi. Gossip Girl mesela. Kaç sezondur devam ettiği hakkında hiçbir fikrim yok ama Cnbc e'yi ne zaman açsam o manyak gizli, kimsenin bilmediği karı "XOXO gossip giiiirl" diyo. Orda da kimin eli kimin cebinde belli değil. Aslında konusunu bile bilmiyorum dizinin 1 bölümünü bile izlememişimdir ama fragmanından bile ne bok olduğu anlaşılıyo, herkes de bayıla bayıla izliyo. Sonraaa heh. Bir ara da Lost çılgınlığı vardı, bütün popiler izlerdi. İzlemeyeni de dışlarlardı, sevmezlerdi, hor görürlerdi. Sonra noldu? Dizinin finalinde öğreniliyo ki her şey deli sikmişin birinin rüyasıymış. İnsan kullanılmış hisseder lan kendini. Gerçi onu da izlemedim ben, sonunu da izleyen bir arkadaşım söylemişti. Her neyse demek istediğim şu ki, bir zamanlar o kadar popüler bir diziydi bu Lost, şimdiyse herkesin dalga konusu oldu. Zamanında mala bağlamış bir şekilde bilgisayarın ya da televizyonun başında yayınlanacağı günü bekleyen o üçnoktalar "Üff Lost neydi yeaağ boktan bir şeydi zateeağn izliyodum ama sırf alışkanlıktan yağneee." diye artistlik yapıyolar. E gözünün yağından kurabiye yaptığım hobbit, diziyi beklerken yediğin tırnakların boğazına kaçtı ölüyodun lan.
Bunu her zamanki gibi can sıkıntısından yazıyorum belli oluyodur heralde. Aslında ben başka bir şey yazacaktım, hatta böyle "Düşsel Avuntular" tadında bir şeydi ama unuttum amınakoyim. Beynimi tenhada kediler taciz etsin. Neyse gidip film izliyim bari, onlar daha güvenilir. En azından 2 saat içinde sonunu öğreniyosun, haftaya yayınlanacak bölümünü bekleme derdi olmuyo.
O değil de geometriden bütünlemeye kalıyorum lan O açılaar vektörleer üçgenleer girdi de çıkmadı benden. OF! Hayat çok boktan.
Bunu her zamanki gibi can sıkıntısından yazıyorum belli oluyodur heralde. Aslında ben başka bir şey yazacaktım, hatta böyle "Düşsel Avuntular" tadında bir şeydi ama unuttum amınakoyim. Beynimi tenhada kediler taciz etsin. Neyse gidip film izliyim bari, onlar daha güvenilir. En azından 2 saat içinde sonunu öğreniyosun, haftaya yayınlanacak bölümünü bekleme derdi olmuyo.
O değil de geometriden bütünlemeye kalıyorum lan O açılaar vektörleer üçgenleer girdi de çıkmadı benden. OF! Hayat çok boktan.
27 Mayıs 2012 Pazar
İnkepşın*
Şimdi bana "o inkepşın değil inception ve insepşın diye okunuyooo" artistliğini yapmayın, soy ağacınıza tırmanıp daldan dala atlarım sizin sevgili miniklerim. Olay yanlış yazmakta zaten. Her neyse konuya giriyim ben. Son birkaç haftadır abidik gubidik rüyalar görmeye başladım. Öyle sapık sapık şeyler söylemeyin bana, öyle bir şey değil çünkü. Mesela tanıdığım herkesi görüyorum ama o kadar saçma şekillerde ki anlatamam. Birkaç gün önce gördüğüm rüyada teyzemin veteriner kliniğinde girişin bakkal yapıldığını, kasada da Tofu'nun durduğunu gördüm. Bu en normaliydi. Ondan 1-2 gün önce gördüğüm rüyaysa hayatımda gördüğüm en siktirboktan rüyaydı herhalde.
Hayvanat bahçesi gibi bir yerdeyiz ama kafesler yok, hayvanlar kafalarına göre takılıyolar etrafta ve sürekli hayvan türü artıyo, bok götürüyo ortalığı doğal olarak. Kuzenim ve ben de o hayvanlardan sorumluymuşuz ama ben hayvanlardan acayip korkuyorum kuzenim koruyo beni falan filan. Onndan sonra aniden sahne değişiyo, Arkadaşım Sincap ve ben bir inek çiftliğindeyiz, ortalık bok püsür içinde ve bizim ineklerin yanından geçip bir yere gitmemiz gerekiyo. Geçmeyi deniyoruz ama o tam anlamıyla boka batıyoruz. Hele Sincap resmen boktan görünmüyo ama hiç umrunda değil inatla oradan geçmeye çalışıyo. Tam o sırada çiftçi geliyo ve "Kızlar durun yardım ediyim size burdan o şekilde sikseler geçemezsiniz." diyo ve aniden beşiktaş marşı söylemeye başlıyo. "Siyaahla beyaz ortaak olmuuş kartalın aşkı böyle doğmuuş haydi hisseeet bu hislerimi haydi hisseet bu hislerimiii." diye bağırmaya başlıyo. Sincap da beşiktaşlı, o da "oha çoğoş lan." diyip katılıyo. Ben rüyamda bile gurur yapıyorum galatasaraylı insan geberse söylemez beşiktaş marşı diyerekten söylemiyorum onları izliyorum sadece. Aniden bütün inekler iki ayak üstüne kalkıp "Beşiktaş sen bizim her şeyimizsin!" diye bağırmaya başlıyo. Biz mort tabii. İnekler öyle takılırken çiftçi bize geçin der gibi bir hareket yapıyo biz de koşarak geçiyoruz ordan ve bir kapı görüp kapıdan içeri giriyoruz. İçerisi 5 yıldızlı bir otel, Sincapla ben hala bok içindeyiz ama. Sincap "Hadi resepsiyona gidip oda anahtarlarını alalım lan çok geç kaldık zaten" diyo, ben de tamam diyorum. Anahtarları alıp odalara çıkıyoruz. Meğerse okulla Madagaskar'a gelmişmişiz o yüzden her yerde öyle hayvanlar varmışmış falan filan. Yorgunluktan geberdiğim için hemen odadaki yatağa yatıp uyumaya başlıyorum. Uyurken başka bir rüyaya geçiyorum. Burda da bizim evdeyiz, kardeşim kuzenim ben falan How I Met Your Mother'ı izliyoruz. Kapı çalıyo, kardeşim gidip açıyo kapıyı. Kim gelse beğenirsiniz? Can Bonomo! "Ya hiçbir otelde yer kalmamış ben de burda kalayım dedim hem misafirperver insanlara bennziyosunuz siz." diyo. Biz tabi "Oha saçmalama buyur geç bütün şarkılarını biliyoruz biz senin!" olaylarına girip yağ çekiyoruz, ben çekmiyorum daha doğrusu kardeşim ve kuzenim yağ çekiyo bir tek. Can Bonomo gülümseyerek içeri giriyo ve kardeşimle bilgisayarda kardeşimin sürekli oynadığı ama benim çok saçma bulduğum bir oyun oynamaya başlıyolar. Ondan sonra kardeşimle kuzenim salona gidiyo Can ve ben baş başa kalıyoruz. Biraz havadan sudan konuşuyoruz sonra da...(fesatlığınızı sikiyim sizin) sonra da aniden sevgili gibi bir şey oluyoruz. Ama aniden aklıma Tofu geliyo, Cann Bonomo'ya "Ya sen gerçekten çok tatlısın ama benim sevgilim var aramızda herhangi bir şey olamaz." diyorum. (Ulan ne kadar sağdığım be. Helal olsun bana alnından öpülecek insanım yemin ediyorum.) O da "Hadi ya üzüldüm bunu duyduğuma, hoşlanmaya başlamıştım çünkü senden." diyo. Can Bonomo bana bunu diyo lan! Ben öyle mal mal yüzüne bakarken Can Bonomo aniden çocukluk arkadaşıma dönüşüyo ve "Lona biz beşik kertmesiymişiz evlenmemiz lazım hadi kalk gidiyoruz" diyo ve beni kolumdan tutup nikah dairesine götürüyo. Aniden üzerimde bir gelinlik beliriyo, hemen nikah kıyılıyo ve evleniyoruz. Şükürler olsun ki o sırada uyandım. Hem de tamamen uyandım önceki rüyada uyanmadım yani. Uyanır uyanmaz da önce bildiğim bütün duaları okudum sonra da bilinçaltıma bildiğim bütün küfürleri edip uyumaya devam ettim. Oğlum bok içinde başlayan rüya ineklerin beşiktaşlı çıkmasıyla ve Can Bonomo'nun bana aşkını ilan etmesiyle devam ediyo, yediğimiz içtiğimiz hala ayrı gitmeyen çocukluk arkadaşımla ne olduğunu anlamadan evlenmemle de bitiyo.
Buradan çıkarılacak sonuç ise benim rüyamda bile sağdık bir sevgili olduğum ve artık ineklerden ve çocukluk arkadaşımdan uzak durmam gerektiği. Hadi ben kaçtım, rüyanızda beni görün. (o)))
Hayvanat bahçesi gibi bir yerdeyiz ama kafesler yok, hayvanlar kafalarına göre takılıyolar etrafta ve sürekli hayvan türü artıyo, bok götürüyo ortalığı doğal olarak. Kuzenim ve ben de o hayvanlardan sorumluymuşuz ama ben hayvanlardan acayip korkuyorum kuzenim koruyo beni falan filan. Onndan sonra aniden sahne değişiyo, Arkadaşım Sincap ve ben bir inek çiftliğindeyiz, ortalık bok püsür içinde ve bizim ineklerin yanından geçip bir yere gitmemiz gerekiyo. Geçmeyi deniyoruz ama o tam anlamıyla boka batıyoruz. Hele Sincap resmen boktan görünmüyo ama hiç umrunda değil inatla oradan geçmeye çalışıyo. Tam o sırada çiftçi geliyo ve "Kızlar durun yardım ediyim size burdan o şekilde sikseler geçemezsiniz." diyo ve aniden beşiktaş marşı söylemeye başlıyo. "Siyaahla beyaz ortaak olmuuş kartalın aşkı böyle doğmuuş haydi hisseeet bu hislerimi haydi hisseet bu hislerimiii." diye bağırmaya başlıyo. Sincap da beşiktaşlı, o da "oha çoğoş lan." diyip katılıyo. Ben rüyamda bile gurur yapıyorum galatasaraylı insan geberse söylemez beşiktaş marşı diyerekten söylemiyorum onları izliyorum sadece. Aniden bütün inekler iki ayak üstüne kalkıp "Beşiktaş sen bizim her şeyimizsin!" diye bağırmaya başlıyo. Biz mort tabii. İnekler öyle takılırken çiftçi bize geçin der gibi bir hareket yapıyo biz de koşarak geçiyoruz ordan ve bir kapı görüp kapıdan içeri giriyoruz. İçerisi 5 yıldızlı bir otel, Sincapla ben hala bok içindeyiz ama. Sincap "Hadi resepsiyona gidip oda anahtarlarını alalım lan çok geç kaldık zaten" diyo, ben de tamam diyorum. Anahtarları alıp odalara çıkıyoruz. Meğerse okulla Madagaskar'a gelmişmişiz o yüzden her yerde öyle hayvanlar varmışmış falan filan. Yorgunluktan geberdiğim için hemen odadaki yatağa yatıp uyumaya başlıyorum. Uyurken başka bir rüyaya geçiyorum. Burda da bizim evdeyiz, kardeşim kuzenim ben falan How I Met Your Mother'ı izliyoruz. Kapı çalıyo, kardeşim gidip açıyo kapıyı. Kim gelse beğenirsiniz? Can Bonomo! "Ya hiçbir otelde yer kalmamış ben de burda kalayım dedim hem misafirperver insanlara bennziyosunuz siz." diyo. Biz tabi "Oha saçmalama buyur geç bütün şarkılarını biliyoruz biz senin!" olaylarına girip yağ çekiyoruz, ben çekmiyorum daha doğrusu kardeşim ve kuzenim yağ çekiyo bir tek. Can Bonomo gülümseyerek içeri giriyo ve kardeşimle bilgisayarda kardeşimin sürekli oynadığı ama benim çok saçma bulduğum bir oyun oynamaya başlıyolar. Ondan sonra kardeşimle kuzenim salona gidiyo Can ve ben baş başa kalıyoruz. Biraz havadan sudan konuşuyoruz sonra da...(fesatlığınızı sikiyim sizin) sonra da aniden sevgili gibi bir şey oluyoruz. Ama aniden aklıma Tofu geliyo, Cann Bonomo'ya "Ya sen gerçekten çok tatlısın ama benim sevgilim var aramızda herhangi bir şey olamaz." diyorum. (Ulan ne kadar sağdığım be. Helal olsun bana alnından öpülecek insanım yemin ediyorum.) O da "Hadi ya üzüldüm bunu duyduğuma, hoşlanmaya başlamıştım çünkü senden." diyo. Can Bonomo bana bunu diyo lan! Ben öyle mal mal yüzüne bakarken Can Bonomo aniden çocukluk arkadaşıma dönüşüyo ve "Lona biz beşik kertmesiymişiz evlenmemiz lazım hadi kalk gidiyoruz" diyo ve beni kolumdan tutup nikah dairesine götürüyo. Aniden üzerimde bir gelinlik beliriyo, hemen nikah kıyılıyo ve evleniyoruz. Şükürler olsun ki o sırada uyandım. Hem de tamamen uyandım önceki rüyada uyanmadım yani. Uyanır uyanmaz da önce bildiğim bütün duaları okudum sonra da bilinçaltıma bildiğim bütün küfürleri edip uyumaya devam ettim. Oğlum bok içinde başlayan rüya ineklerin beşiktaşlı çıkmasıyla ve Can Bonomo'nun bana aşkını ilan etmesiyle devam ediyo, yediğimiz içtiğimiz hala ayrı gitmeyen çocukluk arkadaşımla ne olduğunu anlamadan evlenmemle de bitiyo.
Bu şebek nerdeyse sevgilim olucaktı lan. |
20 Mayıs 2012 Pazar
Pardon 2 dakikanız varsa ben bir küfredip gidicem.
Şansımı, hayatımın bu kadar boş olmasını, hala tırnak yiyor olmamı, buluttan nem kapmamı, her boku abartıp paranoyaklaşarak kendime işkence etmemi, ailemin beni sürekli anladığını "sanmasını", sevgilimin beni seviyomuş gibi görünmesini ama benim buna bir türlü inanamamamı ve siktirip gideceği günü, hiçbir şeye ve hiçkimseye güvenemiyo olmamı, tüm korkularımı, gereksiz umutlarımı, hayalgücümü, bulunmalarını istemediğim halde kendilerini japon yapıştırıcıyla yapıştırmışçasına hayatımdan bir türlü çıkmayan, lekemtrak insanları, ne yapacağına karar veremeyen hava durumunu, Metallica'nın yemin etmişçesine Türkiye'ye yıllardır gelmemesini, eski sevgililerimi, arkadaşlarımın eski sevgililerini, haksız yoldan kazandıkları parada boğulan şerefsizleri, bu memleketi çıkarları doğrultusunda felakete sürükleyen itleri, beni seviyormuş gibi yapan insanları, beynimin olması gereken yerdeki büyük boşluğu, o boşlukta kaybolup duran düşüncelerimi, okul bahçesinde her gün bulduğumuz kuş ölülerinin sebeplerini, kantinde hiçbir bok olmamasını, kardeşimin öküzlüklerini, mark'ın parası sayesinde o tiple ayarttığı taş gibi hatunu, katilleri, ırkçıları ve asırlardır beklenen dünya barışının bir türlü gelmemesini tenhada Nuri Alço, Şahin K., Tecavüzcü Coşkun, Bekir Reyiz, Cemal Hokka, Hacker Okan ve dünya üzerindeki tüm eşekler siksin. Topunuzun götüne piton girsin. Gece geç saatte acıktığınızda o mucizevi yiyeceği bulamayın inşallah. Sırtınız kaşınsın da kaşıyan birini bulamayın. Sabaha karşı kediler tarafından dövülün, sevgiliniz tarafından terk edilin, kimse yüzünüze bakmasın. Tam götünüzde şark çıbanı çıksın, üstüne oturamayın. En sevdiğiniz yiyeceğe alerjiniz olduğunu öğrenin. Amin. He bunların arasına bir de olmayacak dualara amin dememi eklemek lazım. Bunu okurken hayatınızın boşa harcadığınız 3 dakikasını da ben sikeyim. Haydi hayırlı traşlar.
18 Mayıs 2012 Cuma
Afyonkarahisarlılaştıramadıklarımızdanmışçasına tebessüm ettim.
Biliyorum amınakoyim. Biliyorum lan. Hep aşk meşk yazıyorum bu aralar. Ama hayatımda başka bir değişiklik yok ki. Harbiden lan bu kadar monoton bir hayat daha olması imkansız bence, bana özel bu durum. Hatta artık aşk meşk de monotonlaştı. Sıkılmadım ha yanlış anlaşılmasın hala "yerim onuu" modundayım ama günlerim hep aynı geçiyo lan. Sabah daha karga bokunu yemeden kalk, 15-20 dakika kendine gelmeye çalış, hazırlan, ucu ucuna servise yetiş, bin, okula git, derse gir, teneffüslerde Tofu'yla oturup mal mal bakış ve karnında şu hep bahsedilen kelebeklerden uçuşsun (bu arada bence kelebek melebek uçmuyo abi, solucan onlar kıvrıla kıvrıla geziyolar hatta, insan gıdıklanıyo çünkü ciddi ciddi.), dersi dinler gibi yaparken bir yandan da kızlarla saçma sapan esprilere şaşılacak kadar hayvanca gül, sınav sonuçlarını öğrendikten sonra ben gelecekte ne bok yiycem lan hademe bile olamam diye düşün, okuldan çık, eve gel, Bugün Ne Giysem isimli siktirboktan programı izleyip milletin giydiği kıyafetlerle taşak geç, uyu, uyan, Tofu'yla mesajlaş, sonra o "Bitaneem uyuyalım mıı?" desin sen de "Tamam hayatım iyi geceleer seni seviyorumm" de o da "Ben de seni seviyoruum hem de çok" desin ve git uyu. Yemin ediyorum anlatırken bile kusasım geldi lan. Bir de bunları her gün yaşadığınızı düşünsenize. Bir arkadaşın değişiyle; "31 olsa çekilmez amınakoyim." Yaratıcı bir arkadaştır kendisi. Her neyse. Öyle yani hayatıma bir renk gelmesi lazım. Ama aklıma da yapılabilecek ilginç bir şey gelmiyo ki. Aslında eskiden bu tip durumlarda (tabii o zaman sevgili babam hattımın mesaj atma şeysini kapattırmamıştı) kafadan bir numara sallayıp saatlerce gerçek adımı söylemeden tanımadığım insanlarla mesajlaşır kendi çapımda eğlenirdim. Şimdi onu da yapamıyorum. İzlediğim bütün diziler de sezon finali verdi zaten. Of ne bok yiycem lan. Var ya iyi ki 14 takipçiden 2 tanesi bile okumuyo bu bloğu yoksa kesin takip etmekten vazgeçerlerdi ha. Kafama göre takılıyorum burda işte günlük tutar gibi, iyi de oluyo. Her neyse ya ben bunları yazmıycaktım aslında başka bir şey yazıcaktım ama bunlar aklıma nerden geldi bilmiyorum. İşte bloğunuzun okunmuyo olması da bu işe yarıyo işte, istediğin kadar saçmalayabiliyosun, senden başka okuyan bir Allah'ın kulu yok çünkü. Her neyse. Vay amınakoyim harbiden ne yazacağımı unuttum lan.
En iyisi Günther'den bahsediyim ben size. Alman bir popçu gibi bir şey, bizim Ajdar'ın Alman versiyonu desek daha mantıklı olur aslında. Herif klip değil sulandırılmış porno çekiyo lan bildiğin. Şarkıların da sözleri genelde "Ola olaa rata rata raa mamma miaa" ya da "Owwh you touch my tralalaa. Hıhağh. My dindindoong." tarzı şeyler oluyo. Bu aralar okulda taktık bu adama, hatta geçenlerde oturup adamın şarkılarından birini ezberledim resmen, yakında konserlerine falan da giderim herhalde. Öyle bir durumda Allah'ını seven durdursun lan beni. O herif arada beni de siker yemin ediyorum. Aslında Ajdar bu herifin yanında Cübbeli Ahmet Hoca kalır çünkü Ajdar'ın işi naneyle, muzla, turpla, olmadı şahdamarla ama bu Günther denen herifin işi amla, götle, memeyle. Kısacası Günther Ajdar'ı da arada siker. Öyle yani.
Aa konser demişken, bu yaz nerdeyse sevdiğim bütün gruplar Türkiye'ye geliyo ve ben gidemiyorum lan. Evanescence, Apocalyptica, MEGADETH ve aklıma şu an gelmeyen birkaç tane daha. Sincap Megadeth'e gidiyo, öküz. Neyse lan gitsin o, sonra da eski zamanlarda sinemaya giden zenginlerin fakirlere filmi anlatması gibi gelir bize konseri anlatır artık. Neyse. Şu bitmek tükenmek bilmeyen sınav haftası da başlıycak pazartesi, ebem sikilicek yine. Kalmak üzereyim de öyle yani. Acaba İstanbul Üniversitesi'ne hademe olarak alırlar mı lan beni? Nah alırlar. Neyse bugünlük bu kadar Lona Saçmalaması yeter, tüm çocuklara iyi geceler. Ya da şu da olabilir: Güneş batınca ardından tepelerin, ayrılma zamanı geldi Lonatabinin. Yok lan olmayan sikime benzedi bu. O değil de ağzım iyice bozuldu benim de ha. Amaan neyse daha önce de belirttiğim gibi, beni seven böyle kabul etsin. Heh buldum şimdi. Sepet sepet vişne, götüne girsin şemsiye, bizde yok veresiye, sikerler adamı ölesiye, cümleten hepinize güle güle. Kafiyemi eşekler siksin.
En iyisi Günther'den bahsediyim ben size. Alman bir popçu gibi bir şey, bizim Ajdar'ın Alman versiyonu desek daha mantıklı olur aslında. Herif klip değil sulandırılmış porno çekiyo lan bildiğin. Şarkıların da sözleri genelde "Ola olaa rata rata raa mamma miaa" ya da "Owwh you touch my tralalaa. Hıhağh. My dindindoong." tarzı şeyler oluyo. Bu aralar okulda taktık bu adama, hatta geçenlerde oturup adamın şarkılarından birini ezberledim resmen, yakında konserlerine falan da giderim herhalde. Öyle bir durumda Allah'ını seven durdursun lan beni. O herif arada beni de siker yemin ediyorum. Aslında Ajdar bu herifin yanında Cübbeli Ahmet Hoca kalır çünkü Ajdar'ın işi naneyle, muzla, turpla, olmadı şahdamarla ama bu Günther denen herifin işi amla, götle, memeyle. Kısacası Günther Ajdar'ı da arada siker. Öyle yani.
Aa konser demişken, bu yaz nerdeyse sevdiğim bütün gruplar Türkiye'ye geliyo ve ben gidemiyorum lan. Evanescence, Apocalyptica, MEGADETH ve aklıma şu an gelmeyen birkaç tane daha. Sincap Megadeth'e gidiyo, öküz. Neyse lan gitsin o, sonra da eski zamanlarda sinemaya giden zenginlerin fakirlere filmi anlatması gibi gelir bize konseri anlatır artık. Neyse. Şu bitmek tükenmek bilmeyen sınav haftası da başlıycak pazartesi, ebem sikilicek yine. Kalmak üzereyim de öyle yani. Acaba İstanbul Üniversitesi'ne hademe olarak alırlar mı lan beni? Nah alırlar. Neyse bugünlük bu kadar Lona Saçmalaması yeter, tüm çocuklara iyi geceler. Ya da şu da olabilir: Güneş batınca ardından tepelerin, ayrılma zamanı geldi Lonatabinin. Yok lan olmayan sikime benzedi bu. O değil de ağzım iyice bozuldu benim de ha. Amaan neyse daha önce de belirttiğim gibi, beni seven böyle kabul etsin. Heh buldum şimdi. Sepet sepet vişne, götüne girsin şemsiye, bizde yok veresiye, sikerler adamı ölesiye, cümleten hepinize güle güle. Kafiyemi eşekler siksin.
6 Mayıs 2012 Pazar
Owh. You touch my tralalaa. Hıağh, my dindindooon.
Bu aralar bulutların üstünde uçuyorum resmen. Sınavlar bittii, arkadaş ortamı iyi, Tofu vaar, Tofu vaar, Tofu vaar, hı bir de Tofu var. Of çok seviyorum lan şapşalı. Öyle böyle değil. Aşık değilim ama, olmamak için de götümü yırtıyorum resmen. Sevmeye devam etmek ama aşık olmamaya çalışmak o kadar zor ki anlatamam. Aslında şıpsevdi biri sayılmam ama işte ne biliyim ya. Tuhaf işte amınakoyim. Aslında teknik olarak çıkmıyoruz ama pratikte baya baya sevgiliyiz şu an. Ben istedim böyle olmasını da çünkü belirsizlik her zaman daha iyidir bence. Hani böyle çıkmıyosunuzdur ama konuşuyosunuzdur. İlişkilerdeki en en en en en güzel dönem o zaman işte. Terk edilme korkusu yok ama içten içe onun senin olduğunu biliyosun. Acayip süper bir şey bence bu. Gerçi bu aralar böyle bir soğukluk var gibi ama geçer herhalde. Geçer di mi? Of iyice paranoyak oldum lan. Amaan neyse Kapadokya'da şimdi okulla, dönsün bir de sarılmaya, hafif hafif yiyişmeye kaldığımız yerden devam ederiz biz. Özledim zaten şebeği. Öyle yani aşk hayatım böyle. Siz de zaten "Aaah bir Lona gelse de bize aşk hayatından bahsetse. F5'e basmaktan parmaklarımız nasır bağladıı." diyosunuz di mi canlarım? Kesin kesiin.
Hayatımda başka değişiklik olarak ne vaaar? Yok galiba bir şey. Şimdi gidip 40 sayfalık tarih ödevine devam ediyim yoksa tarihçi peek çook pek çok sevicek beni. İyi geceler sayın okurlarım, tabii öyle bir şey varsa. Bana ne lan okuyup okumamanız pek sikimde değil aslında yazıyorum rahatlıyorum ben burda işte. Neyse iyi geceler fındık kurdu gözlü palyaçolarım.
Hayatımda başka değişiklik olarak ne vaaar? Yok galiba bir şey. Şimdi gidip 40 sayfalık tarih ödevine devam ediyim yoksa tarihçi peek çook pek çok sevicek beni. İyi geceler sayın okurlarım, tabii öyle bir şey varsa. Bana ne lan okuyup okumamanız pek sikimde değil aslında yazıyorum rahatlıyorum ben burda işte. Neyse iyi geceler fındık kurdu gözlü palyaçolarım.
10 Nisan 2012 Salı
Tofu'ya İthafen...
Hani sen şimdi geldin ya, beni unutamadığını falan söyledin hani. İyi bok yedin. Ben anca atlatmıştım yaptığım salaklığı, seni kaybetme üzüntüsünü falan. Şimdi gelmiş canım cicim ayakları yapıyosun. Hoşuma gitmiyo mu? Gidiyo amınakoyim. Ama ben seni geri istemiyorum ki. Bak şimdi gelirsen ne olacağını söyleyeyim sana. Öncelikle şimdiki gibi tatlı tatlı konuşucaz, bir süre sonra sevgili olucaz, ben iyice bağlanıcam bu sefer sana çünkü bu sefer korkup kaçmama kararı alıcam.Beni sevdiğine inandırıcaksın beni, ben de seni sevicem. Baya bi sevicem. Ne kadar sürer bilmem, bir gün mutlaka sıkılacaksın benden, gitmek isteyeceksin. Diyeceğim tek şey "sen bilirsin. ama bir daha sakın geri dönmeye kalkma, bulamayacaksın beni" olacak. Sen de "he he iyi peki hadi kendine iyi bak." diyeceksin öküz gibi. Sonra ne mi olacak? Aylarca zombi gibi dolaşıcam, köşe bucak senden kaçıcam her zamanki gibi, rüyamda her seni gördüğümde kafayı yiycem, herhangi biri bir başkasına bitanem dediğinde gözlerim dolucak ve hayatımın geri kalanını sana küfrederek geçiricem. Ben bunları istemiyorum. Seni geri istemiyorum Tofu. Eski sevgili olarak kalmak da istemiyorum, iki arkadaş olarak devam edelim istiyorum. Ama bunun için geç kaldım, çünkü sanırım seni hala seviyorum. Allah da beni dümbelek etmesin. Ya da tamam, gel ama siktirip gitmeyeceğinin garantisi olsun mesela. Bağlanmaktan korkmamalıyım sana, korkmama da gerek kalmamalı. Bunun garantisini kimse veremez tabii, biliyorum.
Ayrıca zaten bence sen beni şimdi de sevmiyosun. Belki terk edilmeyi yediremedin kendine, belki de aklında bir soru işareti kalmıştır "ulan ayrılmasaydık nolurdu acaba?" diye. Her neyse, sonuç olarak hiçbir şey senin istediğini söylediğin gibi olamayacak. Bunun sonunda mutlaka kırılan biri olacak ve emin ol kırılan kişi olmamak için elimden geleni yapıcam. Bu yüzden şimdiden özür dilerim senden canım. İyi geceler kıvırcık kafalı.
Ayrıca zaten bence sen beni şimdi de sevmiyosun. Belki terk edilmeyi yediremedin kendine, belki de aklında bir soru işareti kalmıştır "ulan ayrılmasaydık nolurdu acaba?" diye. Her neyse, sonuç olarak hiçbir şey senin istediğini söylediğin gibi olamayacak. Bunun sonunda mutlaka kırılan biri olacak ve emin ol kırılan kişi olmamak için elimden geleni yapıcam. Bu yüzden şimdiden özür dilerim senden canım. İyi geceler kıvırcık kafalı.
2 Nisan 2012 Pazartesi
Bana piç demişin?
Bu aralar dayağa susamış insanlar dolanıyo etrafta. Sorunları olan ergen kızlar, kendilerini olgun sanan gerizekalılar, erkek taklidi yapan öküzler, tripcanlar ohoo saymakla bitmez. Sinirliyim haliyle. Sinirlenince de ya sinirimi kine dönüştürür daha sonra intikam alırım ya da anında küfrü basarım. Böyle atabiliyorum sinirimi ben ne yapayım herkesin bir tarzı vardır sonuçta di mi? Öğle değilmiş demek ki, beğenememiş haspam. Küfretmiş olmama dua et sen.
Geçenlerde birkaç obezite fil hortumu mesela acayip sinir ettiler beni. Çok küfrediyomuşum, neden küfrediyomuşum, anca öyle mi tatmin edebiliyomuşum kendimi falan. Ulan sana ne benim kullandığım kelimelerden? Buzağı boku beyinli. O sırada ben küfür etmesem senin başına neler gelir sen biliyo musun? Bilmiyosun. Söyleyeyim. Öncelikle küfretmeme sebep olacak olan şeyi asla unutmam, beynime tam anlamıyla kazırım. Daha sonra zayıf bir anında onu sana karşı öyle bir kullanırım ki apışır kalırsın çekirge surat. Bir de gelmiş bana artistlik yapıyo. Ben senin ne dediğine karışıyo muyum oğlum? Olmayan sikimde bile değilsin sen. O zaman ne bok yemeye takıyosun sen benim küfretmeme? Sen git istersen saatlerce ağlayarak at sinirini, istersen kahkaha at, istersen de takla at. Ben küfrediyorum, bu kadar. Buyum lan ben. Ama bir de şu var, en yakın arkadaşlarımdan biri yanında küfretmemi istemiyo mesela, ona saygım var. İnsan gibi söylüyo en azından ööyle ağzını geveleye geveleye, kendini bir bok sanarak söylemiyo. Hadi hepsi bir yana, bana bunu söylemeye hakkı var onun. Kardeşim dediğim kız sonuçta. Öteki fil hortumu dıdımın dıdısının dıdısı bile değil. Hadi ona küfretmiş olsam, diycem hı tamam ağır geldi herhalde. Ama olay ona küfretmem değil, küfretmiş olmam. Sana ne lan sen kimsin de karışıyosun bana? İki kırıttın da arkadaş çevren oldu diye kendini bir bok mu sanmaya başladın? Sanman umrumda değil aslında, bana ve arkadaşlarıma bulaşma, o bana yeter.
Oh be. Küfrettim rahatladım işte. Küfür iyidir iyi.
Geçenlerde birkaç obezite fil hortumu mesela acayip sinir ettiler beni. Çok küfrediyomuşum, neden küfrediyomuşum, anca öyle mi tatmin edebiliyomuşum kendimi falan. Ulan sana ne benim kullandığım kelimelerden? Buzağı boku beyinli. O sırada ben küfür etmesem senin başına neler gelir sen biliyo musun? Bilmiyosun. Söyleyeyim. Öncelikle küfretmeme sebep olacak olan şeyi asla unutmam, beynime tam anlamıyla kazırım. Daha sonra zayıf bir anında onu sana karşı öyle bir kullanırım ki apışır kalırsın çekirge surat. Bir de gelmiş bana artistlik yapıyo. Ben senin ne dediğine karışıyo muyum oğlum? Olmayan sikimde bile değilsin sen. O zaman ne bok yemeye takıyosun sen benim küfretmeme? Sen git istersen saatlerce ağlayarak at sinirini, istersen kahkaha at, istersen de takla at. Ben küfrediyorum, bu kadar. Buyum lan ben. Ama bir de şu var, en yakın arkadaşlarımdan biri yanında küfretmemi istemiyo mesela, ona saygım var. İnsan gibi söylüyo en azından ööyle ağzını geveleye geveleye, kendini bir bok sanarak söylemiyo. Hadi hepsi bir yana, bana bunu söylemeye hakkı var onun. Kardeşim dediğim kız sonuçta. Öteki fil hortumu dıdımın dıdısının dıdısı bile değil. Hadi ona küfretmiş olsam, diycem hı tamam ağır geldi herhalde. Ama olay ona küfretmem değil, küfretmiş olmam. Sana ne lan sen kimsin de karışıyosun bana? İki kırıttın da arkadaş çevren oldu diye kendini bir bok mu sanmaya başladın? Sanman umrumda değil aslında, bana ve arkadaşlarıma bulaşma, o bana yeter.
Oh be. Küfrettim rahatladım işte. Küfür iyidir iyi.
21 Mart 2012 Çarşamba
Kafayı mı yiyorum bilmiyorum amaa...
Bu aralar acayip depresif bir ruh halindeyim. Neden mi? Bir yığın neden sayabilirim. Mesela geçenlerde bir rüya gördüm, Tofu ile ilgili. Pek bir anlamı yoktu rüyanın ama beni çok etkiledi nedense. Mutluydum rüyada, uyandığımda bile yüzümde bir tebessüm vardı. Özlediğimden değil, gerçekten değil. Ama bu aralar sürekli onun hakkında konuşmak istiyorum nedense. O ise bana ergen ergen trip atmakla meşgul. Adam beni görünce surat asıp kafasını çeviriyo, facebookta ben onlineken o da online ise en fazla 5 dakika sonra offline oluyo, ben offline olduğumda da o online oluyo. İlk başta rastlantıdır falan diye düşünüyodum ama haftalardır böyle arkadaş. Gidip yüzüne "Hayırdır yarrağım ne bu trip ananı mı siktik?" diyesim geliyor da yemiyor tabii, üşeniyorum da zaten. Tamam biraz terk etmiş olabilirim ama 9 ay oldu lan insaf. Bu kadar kindar olamaz herhalde. Hayır düşünüyorum başka bir şey mi yaptım diye, yoo konuşmuyoruz bile.
Bunların yanında da bir arkadaşım var, Yalçınlı diycem ben ona çok tatlı kızdır kendisi, her neyse onunla aynı tiyatroda rol almışlardı, benim hakkımda konuşmuşlar ve konuyu da Tofu açmış. Konuştuktan sonra da "Neyse sen unut bu konuştuklarımızı" falan demiş. Ne anlamam gerekiyo benim bundan? Çok mu ayrıntılı bakıyorum acaba olaylara. Off bilmiyorum amınakoyim ya. Neyse zamanla ortaya çıkar herhalde.
Sınav haftası da başladı ve ben hiçbir şeyden hiçbir bok bilmiyorum. Hadi bu neyse de annemlerle falan da sürekli kavga edip duruyorum. Sorumsuz olduğumu düşünüyorlar falan işte. kendimi odama kapatıp son ses Metallica dinliyorum ben de. Ulan malın şemsiyesi, git biraz ders çalış di mi? Yook illa ergen triplerine girecek. Sürekli ağlamaklı ve depresif dolanıyorum işte ben bu aralar böyle. Geçende okul bahçesine çıkıp bir banka oturup yarım saat boyunca boş duvarı izledim, ondan önceki gün kantinin duvarındaki Benim'o reklamını 15 dakika boyunca inceledim falan. Jev ve Kıvırcık da benimle takılıyolar öyle sağolsunlar. Yakında dövecekler ama beni. Tam depresyonda da sayılmam aslında depresyona girmek çok uzun iş. Kilolarca çikolata ye, bütün gün müzik dinle, yatağından çıkmayıp bütün gün ağla falan, bana göre değil hiç. Ruh halini yaşıyorum ben sadece depresyona fiziksel giriş gerçekleşmedi yani. Bir de sürekli bir yalnızlık hissi var, onu daha çözemedim. Her neyse gidip evde amaçsızca dolanıyım ben en iyisi can sıkıntım geçer belki. Yakşamlar yavruceylanlarım. (bu laf Kaan Özcan'a aittir, para ile satılmaz.)
Bunların yanında da bir arkadaşım var, Yalçınlı diycem ben ona çok tatlı kızdır kendisi, her neyse onunla aynı tiyatroda rol almışlardı, benim hakkımda konuşmuşlar ve konuyu da Tofu açmış. Konuştuktan sonra da "Neyse sen unut bu konuştuklarımızı" falan demiş. Ne anlamam gerekiyo benim bundan? Çok mu ayrıntılı bakıyorum acaba olaylara. Off bilmiyorum amınakoyim ya. Neyse zamanla ortaya çıkar herhalde.
Sınav haftası da başladı ve ben hiçbir şeyden hiçbir bok bilmiyorum. Hadi bu neyse de annemlerle falan da sürekli kavga edip duruyorum. Sorumsuz olduğumu düşünüyorlar falan işte. kendimi odama kapatıp son ses Metallica dinliyorum ben de. Ulan malın şemsiyesi, git biraz ders çalış di mi? Yook illa ergen triplerine girecek. Sürekli ağlamaklı ve depresif dolanıyorum işte ben bu aralar böyle. Geçende okul bahçesine çıkıp bir banka oturup yarım saat boyunca boş duvarı izledim, ondan önceki gün kantinin duvarındaki Benim'o reklamını 15 dakika boyunca inceledim falan. Jev ve Kıvırcık da benimle takılıyolar öyle sağolsunlar. Yakında dövecekler ama beni. Tam depresyonda da sayılmam aslında depresyona girmek çok uzun iş. Kilolarca çikolata ye, bütün gün müzik dinle, yatağından çıkmayıp bütün gün ağla falan, bana göre değil hiç. Ruh halini yaşıyorum ben sadece depresyona fiziksel giriş gerçekleşmedi yani. Bir de sürekli bir yalnızlık hissi var, onu daha çözemedim. Her neyse gidip evde amaçsızca dolanıyım ben en iyisi can sıkıntım geçer belki. Yakşamlar yavruceylanlarım. (bu laf Kaan Özcan'a aittir, para ile satılmaz.)
7 Mart 2012 Çarşamba
Beyinsiz olduklarını göstererek prim yapmaya çalışan kız modelleri
Fok balığı gibi konuşan kız modeli
İnsanın kafasını pencereye sıkıştırıp ölümü bekleyesi geliyor yemin ediyorum. Bizim okul servisinde var mesela bir kız, ne dediğini anlayabilmek için ciddi bir şekilde odaklanmak gerekiyor.Geçenlerde yine siktiğimin sisteminden dolayı sabahın yedi buçuğunda servisteyim, tek istediğim kulaklığımı takıp orada değilmişim gibi hissetmeye çalışmak ve başarabilirsem biraz da uyumak. Çok geçmeden bu fok balığı bindi servise ve hiç abartmıyorum aynen şu şekilde orada olduğunu belli etti:
Uykusuzluktan geberiyor olmasaydım kalkıp kafasına beş kiloluk okul çantasını vurup bayıltacaktım. Uykusunu da alırdı hem. Benden küçük üstelik, her ne kadar en az 60 kilo olsa da vursam yarısı boşa gidecek bir tip. Kesin hemen Ayy ne vuruyosuoğn beeğ şapşaağl ayh grizekalo yhaa diye tepki verirdi. Yanlış anlaşılmasın, benden küçük olmasından dolayı eziyor değilim kızı ama haddini bilsin o da. 11. sınıflar da var mesela bizim serviste, onlar da illallah ettiler. Birkaç ay önce yine bu kız bööyle car car konuşurken 11. sınıflardan biri "Gxxxx sus da bir kafa dinleyelim lan yeter" diye hönkürmek zorunda kaldı, kızın tepkisi ise "Ehehe napıyığm yaağ sabahları uykumu alamadığaam içiiğn çenem açılıyoooğ ihihihih" oldu. Beyinsiz. Çak ağzına bir tane bütün dişleri dökülsün, dili kopsun, konuşamasın bir daha. Şirin sanıyo herhalde kendini. Şirin Baba becersin seni e mi? Tövbe tövbeee... Sonra da vay efendim Lona çok küfürbaz. Küfretmesem birine dalacağım ama.
Olmayan eteğiyle kendini seksi hisseden kız modeli
Kesinlikle hiçbir canlı işkenceyi hak etmez ama böyle kızlara solucanlı çamur yediresim geliyor lan. Yine bizim okul sevisinde var böyle bir kız, kızın göt kıvrımı daha bitmeden eteği bitiyor abi. Abartmıyorum, o eteğin tamamı en fazla 15 cm'dir. E haliyle eli sürekli götünde kızın, eteğin yapamadığı şeyi eliyle yapmaya çalışıyor garibim. Seksi olsa tamam abi napıyım diyeceğim de öyle bir şey de yok. Kız 30 kilo ya var ya yok zaten ufak tefek çakma sarışın bir şey. Bir de acayip saf, her boka inandırıyolar bunu. Korkuyorum bir gün yere 10 lira atıp "Bxxxx bak yerde 10 lira var eğilip alsana hadi" deyip orada halledecekler kızı diye. Abla olarak tavsiyede bulunsam mı diye düşündüm, yok cazgır bir şey, hemen carlar hiç uğraşamam bir de onunla. Zaten okuldaki hemen hemen herkes o eteğe takmış durumda, herkes kızın kaşar olduğunu düşünüyor. E haklılar abi, götü dışarda lan kızın. Buradan sana abla tavsiyesi Bxxxx, git o eteği annene ver, el bezi yapsın kadıncağız da etek bir işe yarasın, asıl işlevini yerine getiremiyor çünkü o 15 cm'lik bez parçası.
Sözde masumluğunu kullanarak erkekleri etrafında toplayan kız tipi
Her ne kadar çok orospuca bulduğum bir yöntem olsa da diğerleri arasında en akıllıca olanı bu bence. Çevremde bu kızlardan en az 15-20 tane vardır sanırım. Yöntemleri basit aslında ama uygulaması zaman ve zeka istiyor. Önce sakar olacaksın, ama öyle böyle bir sakarlık değil. Kendi ayağına takılıp düşeceksin mesela. Sonra çok hafif bir şekilde düşmüş olsan bile bu düşüşü çook çok abartacaksın ki erkekler hassas olduğunu düşünsünler ve ilkel korumacı tarafları uyansın. Aynı zamanda da erkek gibi davranacaksın ki kendilerinden biri olduğunu sansınlar, böylelikle seni aralarına daha kolay alsınlar. Bu tip davranışlar ilkel bir beyne sahip olan erkeklerin kafasını karıştırır ve seni kabullenmelerini, aynı zamanda da korumalarını belki de senden hoşlanmalarını sağlar. Sonuç olarak Barney Stinson'ın da dediği gibi "Aaand, it is on." erkeklerle çevrili bir kız oldun. Bir süre sonra diğer kızlar bu tip kızları dışlamaya başlarlar çünkü içten bir kıskanma ve sinirle dolarlar. Daha sonra bu dışlanmış kız da bunun verdiği gazla "Uff ben sadece erkeklerle anlaşabiliyorum yeaaa" diye çevrede dolanmaya başlar, bu da adının kaşar olarak çıkmasına neden olur. Gerçekten sadece erkeklerle iyi anlaşabilen kızlar da yok mu? Elbette var. Onlar erkeksi kızlardır, kırılgan değillerdir ve çevrelerindeki erkeklere hiçbir yamukları yoktur. Bunlar gerçek kankalardır mesela. Ama her zaman kaşar ve masum görünümündeki kızlar kazanırlar, erkekler her zaman onlara daha çok değer verir. Diyorum ya, o kızlar erkeklerin gözünde korunmaya muhtaç yavru ceylanlardır. Ben bunu hiçbir zaman denemedim ama deneseydim başarılı olmamam imkansızdı sanırım. Böyle de egoistimdir işte nihahaha.
Birbirlerine tapan ama en ufak anlaşmazlıkta anında satan kız grubu
Bu tip kızlar dıştan bakıldığında birbirlerine resmen aşıktırlar. Her zaman birbirlerinin egolarını tatmin ederler, bunu adeta görev edinirler. Genelde sürü halinde dolaşırlar. Birbirlerine sürekli "Aşkımm meleğim bugün çok güzelsinn ay yerim ben seni şapşaal. Bu kadar taş olmak zorunda mısın yeaaa?" diye hitap ederler. Facebook'ta birbirlerinin duvarlarına "Seni çok seviyorum meleğimm." tarzı şeyler yazarlar. Ancaaak aralarında geçen en ufak bir çıkar çatışmasında birbirlerini hemen satarlar. Anında arkadan atıp tutmalar başlar, birbirlerini sürekli kötülerler, geçmişi tamamen silerler. En şerefsiz kız modeli budur yani. Şahsen ben nerede görsem kaçarım bu tiplerden ama içimdeki ses bana "Çıkar o küçücük beynini, zorla yedir, vücudunu da köpeklere at." der. İçimdeki o ses de ben de o derece nefret ederiz yani böyle kızlardan. Yazarken bile tüylerim diken diken oldu lan resmen. Iyyk.
Bu yazıdan çıkarılacak ders sevgili miniklerim, bu tip kızlar sizi delirtmeden önce ya onlardan kaçın, ya da kalıp aklınız için savaşın. Ama sizi uyarayım, savaşmak ciddi anlamda tehlikelidir, bir de bakmışsın şak! onlardan biri oluvemişsin. Çok korkunç. Kişiliğinizi koruyun gençler. Prim yapmak için gerizekalıca hareketler yapmayın, yerlere çöp atmayın, atanları uyarın, hayvanları sevin falan filan. Amaan neyse. Hadi adios amigos!
2 Mart 2012 Cuma
Geçmişim şu anımdan daha boktanmış sanırsam.
Başıma gelen hiçbir siktirboktan olayda doğru düzgün ağlamam ben, zayıflık diye düşündüğüm için hep içime atarım. Bu da ağır geliyor bana, Bu yüzden de hep ağlama hissiyle dolanırım ortalarda. Kendimi bildim bileli böyle. Ulan Lona, ulan malpaçino, ne bok yemeye atarsın ki içine? Git götün ağzından çıkıncaya kadar ağla,acısını yaşa, sonra da unut gitsin işte. Ama yook millet seni zayıf kişilikli zanneder mazallah tut o siktiğim gözyaşlarını. Anam beni böyle doğurmuş sağolsun. Ağlamam derken, ciddi olaylarda ağlamam yani. Ağlama ihtiyacımı saçma sapan olaylarda gideriyorum. Mesela aldatıldım, en fazla 5 dakika şöyle bir gözlerim dolmuştur. Ama babam saçma bir espri yapsın, 2 saat ağlarım. Böyle de psikopat mazoşist, geri zekalı bir insanım işte. Anaa ben bunları yazmayacaktım ki ohoo şimdi aklıma geldii. Amaan neyse onu da yazarım, bunu da yazarım blog benim yaprağam.
Eski sevgililerimden bahsedicektim ben bugün, nerden geldiyse aklıma o öküzler. Şimdiye kadar 3 sevgilim oldu. Neden? Çirkin miyim? Eh, dünya güzeli sayılmam ama bir godzilla da değilim yani. Sadece birine kolay güvenemiyorum. Bu üç salak da ne kadar haklı olduğumu kanıtladılar bana zaten.
Öküz 1: Eşofman
Çocuğun takma adı eşofman çünkü eşofmandan başka bir şey giymiyor adam. Sünnetinde de eşofman giymiştir o kesin. Biz bununla bir arkadaş aracılığıyla dershaneden tanıştık. Daha doğrusu sadece selam, selam şeklinde. Sonra o arkadaşımdan telefon numaramı alıp bir akşam bana mesaj attı, öyle konuşmaya başladık falan. Sonra bu arkadaşım, cüce diyelim biz ona, "Eşofman senden hoşlanıyomuş, cidden çok iyi çocuktur kaçırma derim Lona." dedi. O zamanlar en yakın arkadaşlarımdan biri olan Janjan'a söyledim ben de, ben tanıyorum o çocuğu, çok iyidir gerçekten çok tatlıdır, bence de kaçırma" dedi. Cüce de o zamanlar Janjan'a fena halde abayı yakmış durumdaydı, ben de gizli gizli bunu Cüce'ye ayarlamaya çalışıyodum. Tiramisu beyinli zamanıma denk geldi ve ben de ortaya şöyle bir fikir attım, "Sen Cüce'ye tamam dersen, ben de Eşofman'a tamam derim." dedim, o da tamam dedi. (Yargılamayın lan 13 yaşındaydım ve sevgili olaylarına attığım ilk adımdı.) Ertesi gün dershanede toplaştık konuştuk monuştuk bizim işler oldu. Oldu olmasına da Janjan 5 saat sonra Cüce'ye siktiri basmış, Cüce de perişan olmuştu. Bizim Eşofman da henüz gerçek yüzünü göstermemişti bana, mutlu mesut takılıyoduk biz ama Janjan'a acayip kızmıştım amınakoyim. Her neyse ben hem Cüce'yi yatıştırmaya çalıştım, hem Janjan'a olan bütün öfkemi kustum, hem de Eşofman'la işlerin nasıl gittiğini idrak etmeye çalıştım. Çok sürmedi tabii, ben sıkılmaya başladım. Sevmiyodum da zaten çocuğu, Jajan da anlaşmayı bozduğuna göre. ayrılmakta bir sorun yoktu. Hafta sonu dershanede yüz yüze konuşur hallederiz artık diye düşünürken been 2-3 gün sonra falan ortak arkadaşlarımızdan biri bana mesaj attı:
"Lonaa lütfen üzülme ama Eşofman seni sadece arkadaş olarak görüyomuuşş..:(
Şaşırmadım desem yalan olur. Ne diyorum lan şok oldum bildiğin. Ben terk etmeden önce o beni terk etmişti. Hatta kendi bile değil, ortak bir arkadaşımız beni onun adına terk etmişti. Nasıl saydırdığımı ne siz sorun, ne ben söyleyeyim. Bir süre sonra bu şerefsiz mesaj attı, "Üzülme bak arkadaş olarak seviyorum ben seni." diye. Ulan kafasına gözüne sıçtığımın embesili, bana ne lan senin arkadaşlığından! Terk etmeyi düşündüğüm kişi tarafından terk edilmişim oğlum ben! Yine de bozuntuya vermedim ve cevap olarak "Ahaha niye üzüleyim ya üstümden bir yük kalktı yemin ediyorum. Ben de ayrılmayı düşünüyodum da bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyodum. Ben de seni arkadaş olarak görüyorum zatenn :D" dedim. Bir süre sonra gerçek sebep ortaya çıktı, meğerse bu şerafettin benden önceki sevgilisini unutmak için çıkma teklif etmiş bana öküzün önde gideni. Bir süre daha mesajlaşıyım bari, yapacak işim yok zaten diye düşünerekten bir süre daha mesaj attım ben buna, konuştuk ettik falan ama meğerse arkadaş çevresinde onu unutamadığım için sürekli ona mesaj attığımı söylemiş götüne piton giresice. Amaan sikime kadar yolun var deyip siktir ettim onu.
Bu mallığın sonucu: Adım aşk acısı çeken zavallıya çıktı, Janjan ile Cüce bir süre sonra tekrar çıkmaya başladılar ama ben Janjan'ın Cüce'yi kullandığını biliyodum, insanlık namına bunu söylediğimde "sen bizi kıskanıyosun, siktir git pis sürtük" oldum, Cüce bana inceden asılmaya Janjan ile çıkarken bile devam etti, hatta ayrı oldukları bir dönem bana çıkma bile teklif etmişti. O da ayrı şerefsiz. Şu an Eşofman ile aynı lisede ve aynı servisteyiz, geçmiş hiç olmamış gibi yaşıyoruz öyle. Janjan ve Cüce ile de barıştım. Neden? Çünkü malın önde gideniyim ve hiç akıllanmıyorum. Ama bir gün pişman olacağımdan %100 eminim.
Öküz 2: Gavur
eşofmandan ayrıldıktan 2 ay sonra Antalya'da bir otelde tanıştık. Babası İspanyol, anası Amerikan, yengesi Türk bir veletti kendisi. Türk yengesinin kızı olan kuzeniyle tanıştım ben ilk önce, sonra da Gavur'la. O zamanlar bana yakışıklı bir şeymiş gibi geliyodu ama şimdi bakıyorum da herif aynı Justin Bieber'mış lan. Çat pat İngilizce ile anlaşıyoduk öyle, o İspanya'ya ben de İstanbul'a dönünce de bir süre konuştuk mesajlaştık bilmem ne. Birkaç hafta sonra kuzeni bana Gavur'un beni aldattığını söyledi, hem de eski sevgilisiyle. En fazla 5 dakika üzülmüşümdür, ağlamadım bile. "Peki, selam söyle herkese." dedim kıza ve yoluma devam ettim. Daha doğrusu ben öyle sanıyodum. Gavur'un bir Türkiye'ye gelip kapımda yatmadığı kalmıştı herhalde, ama hiiiç siklemedim. Daha sonradan başka gavur bir sevgili buldu kendine, kızla da arkadaş olduk. Ama kız beni kankası sanmaya başladı. Sevişmişler bu dingiller, ayrıntılarıyla anlattı kaltak. Bana ne oğlum sizin cinsel hayatınızdan? Allah Allaaah! Bunlar bir ayrıldılaaar bir barıştılaar, her ayrıldıklarında Gavur tekrar bana yazdı, reddedince gavur sevgilisine koştu. En sonunda birkaç ay önce arayıp "I'm going out from your life, honey. I know, you have always wanted that. Be happy, honey." dedi. Ben de "Yes, Gavur, thanks. Take care, bye." dedim. Böylece hayatımdan sonsuza kadar çıktı iki dangalak da.
Sonuç: İki taraf da birbirini siklemiyo şu anda. Ben de gavurlara güvenilmeyeceğini öğrenmiş ve İngilizcemi geliştirmiş oldum böylelikle.
Öküz 3: Tofu
Bundan zaten bahsetmiştim. Aşka en çok yaklaştığım sevgilim oydu. Geçen haziran okul gezisinde benim fotoğrafımı çekmeye çalışmasıyla tanıştık, kaynaştık, sevgili olduk, sonra o Saroz'a gitti, ben de Kıbrıs'a. Hiç buluşmadık ama her gün mesajlaşırdık, elimizden geldiğince birbirimizi aramaya çalışırdık falan. Ama bir sorun vardı, çocuk benden önce bildiğin piçmiş. Daha önce sevdiği kız tarafından aldatılmış, o da her kızdan intikam almaya karar vermiş. Tam bir klişe yani. Bir insan daha 17 yaşındayken öpüştüğü kız sayısını hatırlamaz mı lan? O hatırlamıyodu işte. Güvenemiyodum ben de ona. Hem de benden o kadar uzakta, yüzlerce bikinili kızın yanında tatil yaparken. Bana hep sözler verirdi, hiç yalan söylemedi. Güvensiz biri olarak bunları söyleyebiliyorsam gerçekten söylemedi ya da beni çok iyi inandırdı, bilemiyorum. Bildiğim tek şey, aşık olmak üzere olduğumdu. Ne güzel, değil mi? Hayır, güzel değil. Bağlanamam ben kimseye. İncinmekten yoruldum çünkü. Aşık olma ihtimali beni hiç tahmin edemeyeceğim kadar korkuttu. İstanbul'a dönmeden bir süre önce mesaj atmayı azalttım, birkaç telefonunu açmadım, hem onu kendimden hem de kendimi ondan soğutmaya çalıştım. İstanbul'a geldikten 4 gün sonra da (15 Ağustos 2011, hayatımın hoş olmayan günleri arasındadır.)ayrılmak istediğimi sebep belirtmeden söyledim facebooktan, çünkü bırak yüzünü görmeye, sesini duymaya bile cesaretim yoktu. Sesini duysaydım 2 gramlık cesaretim de uçar giderdi çünkü. Söyledikten sonra ilk olarak ne yapacağını şaşırmış gibiydi önce, söylendi söylendi, nedenini sordu, bir şey söyleyemedim. Ne yapsın o da, "Peki, sen bilirsin. Kendine iyi bak." dedi ve bitti. Sonraki birkaç gün berbat geçti, sonra alıştım. Okullar açıldıktan sonra da arkadaş kalmaya karar verdik. Ama aklındaki soru işaretlerini çıplak gözle bile görüyodum resmen. Bir süre sonra sormaya başladı, zırvaladım bir şeyler ben de yok sen Saroz'da ben Kıbrıs'ta, çok saçmaydı bilmem ne falan diye ama inanmadı tabii. Kavga ettik, küstük, Bir süre sonra Gavur'un sevgilisi gavur karı konuşmuş Tofu ile ona değer verdiğimi falan. O orospuya ne oluyosa. Ama işe yaradı, tekrar barıştık, şimdi arkadaşız sadece. Her neyse,ayrıldığım için hiçbir zaman pişman olmadım. Amaa beni unutmuş olması da koymuyor değil hani. Ayrıldıktan 3-4 ay sonra falan yeni sevgili yapmış kendine, eski sevgili sendromuna girdim ben de, sanki buna çok hakkım varmış gibi. Belki de fark etmiştir kıskandığımı. Fark etmesin diye binbir çeşit yalan uydurmuştum ama yine de mümkün değil fark etmemesi. Neyse. Önemli değil artık ne düşündüğü. Mutluyum. Doğru olanı yaptım. Fark ettim de öküz değil lan o. Bu hikayedeki öküz benim.
Sonuç olarak: Unuttum onu, o da beni. Şimdi arkadaşız. Hatta bazen acaba ayrılmasaydık ne olurdu diye düşündüğümde bile içim kararıyo.
Öyle yani gençler. Üç ilişkim oldu, üçü de birbirinden beter bitti. Hepsinde kalbim üstüne obez deve düşmüş gibi oldu falan filan. Tavsiye: Güvenmek cidden önemli. Bir ilişkide güven yoksa boku yediniz, o sevgiliden hayır gelmez demektir.Oha ne yazmışım amınakoyim. Şimdiye kadar yazdığım en uzun yazı bu galiba. Gözlerimin pörtlemesinden belli zaten. Neyse gut naaayyyt..
Eski sevgililerimden bahsedicektim ben bugün, nerden geldiyse aklıma o öküzler. Şimdiye kadar 3 sevgilim oldu. Neden? Çirkin miyim? Eh, dünya güzeli sayılmam ama bir godzilla da değilim yani. Sadece birine kolay güvenemiyorum. Bu üç salak da ne kadar haklı olduğumu kanıtladılar bana zaten.
Öküz 1: Eşofman
Çocuğun takma adı eşofman çünkü eşofmandan başka bir şey giymiyor adam. Sünnetinde de eşofman giymiştir o kesin. Biz bununla bir arkadaş aracılığıyla dershaneden tanıştık. Daha doğrusu sadece selam, selam şeklinde. Sonra o arkadaşımdan telefon numaramı alıp bir akşam bana mesaj attı, öyle konuşmaya başladık falan. Sonra bu arkadaşım, cüce diyelim biz ona, "Eşofman senden hoşlanıyomuş, cidden çok iyi çocuktur kaçırma derim Lona." dedi. O zamanlar en yakın arkadaşlarımdan biri olan Janjan'a söyledim ben de, ben tanıyorum o çocuğu, çok iyidir gerçekten çok tatlıdır, bence de kaçırma" dedi. Cüce de o zamanlar Janjan'a fena halde abayı yakmış durumdaydı, ben de gizli gizli bunu Cüce'ye ayarlamaya çalışıyodum. Tiramisu beyinli zamanıma denk geldi ve ben de ortaya şöyle bir fikir attım, "Sen Cüce'ye tamam dersen, ben de Eşofman'a tamam derim." dedim, o da tamam dedi. (Yargılamayın lan 13 yaşındaydım ve sevgili olaylarına attığım ilk adımdı.) Ertesi gün dershanede toplaştık konuştuk monuştuk bizim işler oldu. Oldu olmasına da Janjan 5 saat sonra Cüce'ye siktiri basmış, Cüce de perişan olmuştu. Bizim Eşofman da henüz gerçek yüzünü göstermemişti bana, mutlu mesut takılıyoduk biz ama Janjan'a acayip kızmıştım amınakoyim. Her neyse ben hem Cüce'yi yatıştırmaya çalıştım, hem Janjan'a olan bütün öfkemi kustum, hem de Eşofman'la işlerin nasıl gittiğini idrak etmeye çalıştım. Çok sürmedi tabii, ben sıkılmaya başladım. Sevmiyodum da zaten çocuğu, Jajan da anlaşmayı bozduğuna göre. ayrılmakta bir sorun yoktu. Hafta sonu dershanede yüz yüze konuşur hallederiz artık diye düşünürken been 2-3 gün sonra falan ortak arkadaşlarımızdan biri bana mesaj attı:
"Lonaa lütfen üzülme ama Eşofman seni sadece arkadaş olarak görüyomuuşş..:(
Şaşırmadım desem yalan olur. Ne diyorum lan şok oldum bildiğin. Ben terk etmeden önce o beni terk etmişti. Hatta kendi bile değil, ortak bir arkadaşımız beni onun adına terk etmişti. Nasıl saydırdığımı ne siz sorun, ne ben söyleyeyim. Bir süre sonra bu şerefsiz mesaj attı, "Üzülme bak arkadaş olarak seviyorum ben seni." diye. Ulan kafasına gözüne sıçtığımın embesili, bana ne lan senin arkadaşlığından! Terk etmeyi düşündüğüm kişi tarafından terk edilmişim oğlum ben! Yine de bozuntuya vermedim ve cevap olarak "Ahaha niye üzüleyim ya üstümden bir yük kalktı yemin ediyorum. Ben de ayrılmayı düşünüyodum da bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyodum. Ben de seni arkadaş olarak görüyorum zatenn :D" dedim. Bir süre sonra gerçek sebep ortaya çıktı, meğerse bu şerafettin benden önceki sevgilisini unutmak için çıkma teklif etmiş bana öküzün önde gideni. Bir süre daha mesajlaşıyım bari, yapacak işim yok zaten diye düşünerekten bir süre daha mesaj attım ben buna, konuştuk ettik falan ama meğerse arkadaş çevresinde onu unutamadığım için sürekli ona mesaj attığımı söylemiş götüne piton giresice. Amaan sikime kadar yolun var deyip siktir ettim onu.
Bu mallığın sonucu: Adım aşk acısı çeken zavallıya çıktı, Janjan ile Cüce bir süre sonra tekrar çıkmaya başladılar ama ben Janjan'ın Cüce'yi kullandığını biliyodum, insanlık namına bunu söylediğimde "sen bizi kıskanıyosun, siktir git pis sürtük" oldum, Cüce bana inceden asılmaya Janjan ile çıkarken bile devam etti, hatta ayrı oldukları bir dönem bana çıkma bile teklif etmişti. O da ayrı şerefsiz. Şu an Eşofman ile aynı lisede ve aynı servisteyiz, geçmiş hiç olmamış gibi yaşıyoruz öyle. Janjan ve Cüce ile de barıştım. Neden? Çünkü malın önde gideniyim ve hiç akıllanmıyorum. Ama bir gün pişman olacağımdan %100 eminim.
Öküz 2: Gavur
eşofmandan ayrıldıktan 2 ay sonra Antalya'da bir otelde tanıştık. Babası İspanyol, anası Amerikan, yengesi Türk bir veletti kendisi. Türk yengesinin kızı olan kuzeniyle tanıştım ben ilk önce, sonra da Gavur'la. O zamanlar bana yakışıklı bir şeymiş gibi geliyodu ama şimdi bakıyorum da herif aynı Justin Bieber'mış lan. Çat pat İngilizce ile anlaşıyoduk öyle, o İspanya'ya ben de İstanbul'a dönünce de bir süre konuştuk mesajlaştık bilmem ne. Birkaç hafta sonra kuzeni bana Gavur'un beni aldattığını söyledi, hem de eski sevgilisiyle. En fazla 5 dakika üzülmüşümdür, ağlamadım bile. "Peki, selam söyle herkese." dedim kıza ve yoluma devam ettim. Daha doğrusu ben öyle sanıyodum. Gavur'un bir Türkiye'ye gelip kapımda yatmadığı kalmıştı herhalde, ama hiiiç siklemedim. Daha sonradan başka gavur bir sevgili buldu kendine, kızla da arkadaş olduk. Ama kız beni kankası sanmaya başladı. Sevişmişler bu dingiller, ayrıntılarıyla anlattı kaltak. Bana ne oğlum sizin cinsel hayatınızdan? Allah Allaaah! Bunlar bir ayrıldılaaar bir barıştılaar, her ayrıldıklarında Gavur tekrar bana yazdı, reddedince gavur sevgilisine koştu. En sonunda birkaç ay önce arayıp "I'm going out from your life, honey. I know, you have always wanted that. Be happy, honey." dedi. Ben de "Yes, Gavur, thanks. Take care, bye." dedim. Böylece hayatımdan sonsuza kadar çıktı iki dangalak da.
Sonuç: İki taraf da birbirini siklemiyo şu anda. Ben de gavurlara güvenilmeyeceğini öğrenmiş ve İngilizcemi geliştirmiş oldum böylelikle.
Öküz 3: Tofu
Bundan zaten bahsetmiştim. Aşka en çok yaklaştığım sevgilim oydu. Geçen haziran okul gezisinde benim fotoğrafımı çekmeye çalışmasıyla tanıştık, kaynaştık, sevgili olduk, sonra o Saroz'a gitti, ben de Kıbrıs'a. Hiç buluşmadık ama her gün mesajlaşırdık, elimizden geldiğince birbirimizi aramaya çalışırdık falan. Ama bir sorun vardı, çocuk benden önce bildiğin piçmiş. Daha önce sevdiği kız tarafından aldatılmış, o da her kızdan intikam almaya karar vermiş. Tam bir klişe yani. Bir insan daha 17 yaşındayken öpüştüğü kız sayısını hatırlamaz mı lan? O hatırlamıyodu işte. Güvenemiyodum ben de ona. Hem de benden o kadar uzakta, yüzlerce bikinili kızın yanında tatil yaparken. Bana hep sözler verirdi, hiç yalan söylemedi. Güvensiz biri olarak bunları söyleyebiliyorsam gerçekten söylemedi ya da beni çok iyi inandırdı, bilemiyorum. Bildiğim tek şey, aşık olmak üzere olduğumdu. Ne güzel, değil mi? Hayır, güzel değil. Bağlanamam ben kimseye. İncinmekten yoruldum çünkü. Aşık olma ihtimali beni hiç tahmin edemeyeceğim kadar korkuttu. İstanbul'a dönmeden bir süre önce mesaj atmayı azalttım, birkaç telefonunu açmadım, hem onu kendimden hem de kendimi ondan soğutmaya çalıştım. İstanbul'a geldikten 4 gün sonra da (15 Ağustos 2011, hayatımın hoş olmayan günleri arasındadır.)ayrılmak istediğimi sebep belirtmeden söyledim facebooktan, çünkü bırak yüzünü görmeye, sesini duymaya bile cesaretim yoktu. Sesini duysaydım 2 gramlık cesaretim de uçar giderdi çünkü. Söyledikten sonra ilk olarak ne yapacağını şaşırmış gibiydi önce, söylendi söylendi, nedenini sordu, bir şey söyleyemedim. Ne yapsın o da, "Peki, sen bilirsin. Kendine iyi bak." dedi ve bitti. Sonraki birkaç gün berbat geçti, sonra alıştım. Okullar açıldıktan sonra da arkadaş kalmaya karar verdik. Ama aklındaki soru işaretlerini çıplak gözle bile görüyodum resmen. Bir süre sonra sormaya başladı, zırvaladım bir şeyler ben de yok sen Saroz'da ben Kıbrıs'ta, çok saçmaydı bilmem ne falan diye ama inanmadı tabii. Kavga ettik, küstük, Bir süre sonra Gavur'un sevgilisi gavur karı konuşmuş Tofu ile ona değer verdiğimi falan. O orospuya ne oluyosa. Ama işe yaradı, tekrar barıştık, şimdi arkadaşız sadece. Her neyse,ayrıldığım için hiçbir zaman pişman olmadım. Amaa beni unutmuş olması da koymuyor değil hani. Ayrıldıktan 3-4 ay sonra falan yeni sevgili yapmış kendine, eski sevgili sendromuna girdim ben de, sanki buna çok hakkım varmış gibi. Belki de fark etmiştir kıskandığımı. Fark etmesin diye binbir çeşit yalan uydurmuştum ama yine de mümkün değil fark etmemesi. Neyse. Önemli değil artık ne düşündüğü. Mutluyum. Doğru olanı yaptım. Fark ettim de öküz değil lan o. Bu hikayedeki öküz benim.
Sonuç olarak: Unuttum onu, o da beni. Şimdi arkadaşız. Hatta bazen acaba ayrılmasaydık ne olurdu diye düşündüğümde bile içim kararıyo.
30 Ocak 2012 Pazartesi
Öküzüm galiba ama incir reçeli dediğin ekmeğe sürülür, yenir. Aşkla ne alakası var?
Uzun zamandır yazmıyorum çünkü hem üşeniyorum, hem de yazasım pek yoktu zaten. Neyse sonunda yazasım geldi.
Bugün İncir Reçeli'ni izliyim dedim. Hani şu milletin salya sümük ağladığı, sonrasında da "isyeaaağn"ın meşhur olduğu film. Amaan herkes biliyodur zaten. Her neyse işte o filmi hiiç izlememiştim. Bugün melankolik bir havadaydım, izliyim bakıyım millet nesine bu kadar hönkürerek ağlıyo diye hem de melankolik bir havadaydım belki ağlarım da rahatlarım diye. Gerçi ben ağlamam film izlerken ama bir izlemedi cahil demesinler diye işte. Ne ağlaması lan? Yaşanmışlıklar hatrına, gelmişim geçmişim için, anırırcasına kahkaha atarak güldüm yemin ediyorum. Bir kere o Halil Sezai, zaten o adamdan da şarkılarından da pek hazzetmem. Her neyse. Adam yüz felci olmuş gibi, tek bir mimiği yok amınakoyim. Duygularını repliklerden anlamaya çalıştım. O gitar çaldığı sahne de çok saçmaydı zaten, o sigara ne öyle? Her sahnede bira, tekila sigara aynı anda hepsini götürüyo adam. Karşı olduğumdan değil de kanserden gebericek o da. Herhalde madem kız AIDS'li, ben de kanser olayım, hepten geberelim gitsin amk diye düşündü herhalde. Sonra kızın saç şekli ve rengi. 4 sahnede bir değişiyo lan. Hadi tamam, sprey boyalar, postişler falan, normaldir böyle olması bu devirde. Ama bana söyleyin. Hangi adam o biçim değişikliklerden sonra tanır yeni tanıştığı bir kızı? Bence hiçbiri tanıyamazdı. Sonraaa.. heh. Kız AIDS olduğunu metroda söylüyo. Ablacım manyak mısın o kadar insan içinde "Bende AIDS var." diyosun? Bir de yıllardır insanlardan kaçıyomuş da bilmem ne. Al söyledin işte metroda. Türk halkı meraklıdır bir kere. Öööyle bir kız metroda bir adamla fısır fısır konuşunca herkes kulak kabartır, duymuştur yani biri metroda.
En büyük hata da, böyle bir aşk olmaz, olamaz. Kız öldükten sonra adam en sevmediği şeyler arasında olan incir reçelinden kaşık kaşık yiyo. Yok ya! Bir erkeğe sevmediği şeyi siksen yediremezsin abi bunu bilir bunu söylerim ben.
Ciddi ciddi tedavi olmam lazım sanırım. Kıvırcık'la Sincap benden korkmaya başladılar ikisi de hüngür şakırt ağlamış filmde çünkü.
Sanırım benim sorunum böylesine büyük aşkların imkansız olduğunu düşünmem. Aşk yok demiyorum. Ama böyle aşk yok. En azından şimdilerde yok. Bir yerde okumuştum galiba ya da ben de uydurmuş olabilirim bilmiyorum, şöyle bir söz vardı:
Aşk, insanoğlunun varolduğu gün doğdu. Ondan ölümsüz olmasını bekleyemeyiz ya, o da asırlar önce öldü. Biz de bir gün bir yerlerden hortlar diye ümit ediyoruz işte. Sanki bir hortlaktan hayır gelirmiş gibi.
Evet, sanırım ben uydurmuşum. Ama bana hep mantıklı gelmiştir.
Çok küfür yiycem çooook :(
13 Ocak 2012 Cuma
Allah belanızı versin ne diyim. Gidin bir tarih kitabı falan okuyun bir şey yapın sinir etmeyin beni!
Daha önce başıma bir çok saçmalık geldi ve hepsinde de sinir krizinin dibine vurduğumu sandım. Bugün geçirdiğim sinir krizinin yanında onlar sinek siki kadar bir şeymiş. Ben böyle sinir bilmiyodum arkadaş.
Olay sınıfta Milli Güvenlik dersinde oldu. Bizim sınıfta abazan bir çocuk var bir tane. Takma ada gerek yok direk abazan diycem ben ona. Her neyse sınava çalışıyoduk derste o yüzden konunun nerden açıldığını bilmiyorum ama laf arasında Kıbrıs'ın geçtiğini duydum. Vatansever bir Kıbrıslı olaraktan hemen kulak kabarttım sohbete. Bizim milli güvenlik hocasıyla abazan herif karşılıklı Kıbrıs hakkında konuşuyolardı. Dur bakıyım bi dinliyim dedim. Anam o ne öyle. Kıbrıs halkını bir yerden yere vurmalar, bir aşağılamalar, ukalalıklar ohooo daha neler neler! Sohbeti duyduğum kadarıyla şöyle aktarıyım:
Hoca: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomik açıdan berbat halde. Türkiye olmasaydı şu an tükenmişlerdi. Kıbrıs Türkiye'ye muhtaç. (Ulan pezevenk sen Kıbrıs'ta bulunmuş olsan bile ordaki halkın yaşamını, düşüncelerini ve bu düşüncelerin sebebini biliyo musun? Neye dayanarak söylüyosun bunları?! Ha medyaya dayanarak söylüyosan hepimiz medyaya ne kadar güvenilmesi gerektiğini biliyoruz sanırım. Git araştır biraz. Bir de Kıbrıs gazisiyim diye geçinirsin. Savaşmamışsındır bile sen. Yoksa neden bu tarz yorumlar yapasın ki olayları hiç mi bilmiyosun? Kıbrıslı Türkler 1963'ten önce de ordaydı gayet de güzel yaşıyolardı. Türkiye "yardım" ettiği için ayakta değiller şu an. Gerçi o "yardım" kesildiği an Kıbrıs toparlanmayı bilir yine merak etme sen. Toplam 280.000 insan yıllardır vatanları için tüm dünyaya kafa tutuyo lan. Türkiye bir nevi muhtaç etti Kıbrıs'ı.Amerika şu an Türkiye'ye ne yapıyorsa Türkiye'de aynısını Kıbrıs'a yaptı abi. Bana inanmıyosanız açın biraz Kıbrıs Tarihi okuyun. Türkiyeli değil Kıbrıslı Türk olan yazarların kitaplarını özellikle. Yanlış anlamayın Türkiye düşmanı değilim. Türkiye'de doğup büyüdüm sonuçta. İkinci memleketim burası benim. Benim sorunum bir bok bilmediği halde atıp tutan cahil insanlarla ve siyasetçilerle. )
Abazan: Kıbrıslı Türkler tembel mi yani? (bok tembeller. arı gibi çalışıyolar lan.)
Hoca: Tembel denemez ama vermenin sonu yoktur. Türkiye Kıbrıs'a yardım ettikçe de Kıbrıs bu yardımları istiycek. Türkiye elini verdi, kolunu kaptırdı. (tam olarak cümlenin bu olup olmadığından emin değilim ama anlamı böyleydi.)
Ben bu sırada hayatımın en büyük sinir krizini geçirmekle meşguldüm. Resmen dondum kaldım lan gözümü kırpamadım. Ağzım beş karış açık olanları izledim zaten. Bizim sınıfın çoğunluğu da benim gibi düşünüyo neyse ki de o donma anında benim söylemek istediklerimin birazını söylediler. Ama var ya bütün sınıf bana bakıyodu o an ne diycem acaba nasıl tepki vericem diye. Hocaya nasıl baktıysam artık gözlerini kaçırdı adam. Çıkışta da beni savunanlardan biri geldi "Abazan'a ben de çok sinir oldum neler söyledi öyle ya geri zekalı işte takma sen onu." tarzı şeyler söyledi. Severim zaten bu çocuğu iyidir yani. Adam gibi adamdır, kafa çocuktur. Sağolsun var olsun.
Son olarak, bugün malesef Rauf Denktaş'ı kaybettik. İlk duyduğumda yıkıldım resmen. Kuzey Kıbrıs'ın başına gelen en büyük siyasetçiydi, hepimizin başı sağolsun. Aile dostumuzdur da aynı zamanda kendisi. Şaka yapmıyorum, ciddiyim. Fotoğrafım bile vardı rahmetliyle. Cidden çok üzüldüm lan.
Not: Kuzey Kıbrıs Türkiye'ye bağlı bir eyalet değil, bağımsız bir ülkedir. Bunu hala anlamayan varsa o küçük beynine soksun. Yeter ulan.
10 Ocak 2012 Salı
Takıntılarımla yedim bitirdim kendimi.
Duygusal anlamda değil bak. Harbiden yedim bitirdim kendimi. Tırnak yiyorum da ben. Biliyorum tiksinç bir olay ama bırakamıyorum işte. Psikoloğa, psikiyatriste aklına ne gelirse hepsine gittim, bir sikim değişmedi. Ama var ya resmen tırnak yerine deri var parmaklarımın ucunda, o derece yani. Sebebini de bir bilsem.. Psikoloğum "Aslında gizli narsist olduğun için tırnak yiyosun. Hem göz önünde olmak istiyosun, hem de göz önünde olacağın bir şey yapmaktan kaçıyosun. Bu da sende stres yapıyo, tırnaklarına yumuluyosun bu yüzden." demişti. Etrafımdakilere sordum, öyle bir görüntüm var mı diye, hepsi de saçmalama lan tarzı şeyler söylediler. Bilmiyorum artık kadın neye dayanarak söyledi ama bana doğru gibi geliyo aslında.
Yemin ederim acıdan kıvranıyorum şu anda klavyedeki tuşlara basarken. Bu hafta sınav haftası olduğu için daha çok saldırdım tırnaklarıma, şu an parmak uçlarım zonkluyo o yüzden. İlaç bile kullandım oğlum. Bana mısın demiyo. Ne takıntıymış amına koyim ya. Gerçi doğrudur, takıntılarım yüzünden kendimi yiyip bitirmişliğim çoktur. Her iki anlamda da.
Kelek'le alakası yok ama idare edin canlar. Bu bizim okulda olsa ne Kelek'e ne de Tofu'ya bakarım ben. Sümüğümü sürmem lan. Carlos Martiiiiiiin <3 <3 <3 |
Mesela geçen sene okulda bir çocuk vardı. Kelek diycem ona, arkadaşlar arasında da öyle söylüyoruz zaten. Siyah, düz saçları ve yeemyeşil gözleri var. Uzun boylu, sıska bir şey. Çocuğun kişiliğini bilmiyosan yemelik tiplerden yani. Keşke fotoğrafını koyabilme şansım olsaydı lan. Götüm yemiyo ama. Her neyse ben geçen sene bu çocuğa baya baya takmıştım kafayı. Duygusal anlamda denemez ama çok taştı ve ben de küçük, ergen bir kızdım. Sürekli teneffüslerde Jev'le falan onu takip ederdik. (Bu arada, Tofu'yla da aynı sınıftalar ve aynı arkadaş ortamı içindeler.) Göz ucuyla kesmeye çalışırdım, rastlantı olarak göz göze gelince de salak salak mutlu olurdum öyle. Birkaç ay sonra Tofu'yla tanışınca unuttum Kelek'i tabii. Tofu'nun söylediğine göre tam bir orospu çocuğuymuş kendisi. Arkadaşlarının eski sevgililerine asılırmış, normal beyniyle değil, küçük beyin diye tabir ettiğimiz, sadece erkeklerde bulunan, bel altındaki o organla düşünürmüş. Bildiğin öküzmüş. Ben bunu öğrenince tamamen nefret ettim ondan.
Tofu'dan ayrıldıktan sonra Okulun ilk günü Kelek'i gördüğümde takıntım tekrar depreşir gibi oldu. O da öğrenmişti büyük ihtimalle eski takıntımı çünkü bana ne zaman baksa ukala ukala sırıtır yanında kim varsa kulağına bir şeyler fısıldardı. Şükürler olsun ki ister aşkımdan ister takıntılı halimden dolayı sürüneyim, biri bana ukalalık yaptığı an benim için bitmiştir. Öyle kapandı bu mesele de. Hala taş olduğunu düşünüyorum orası ayrı tabii.
Başka takıntım da saatler. Hani küçükken ne biliyim saat 14.14 olduğunda "Aaaa biri beni düşünüyoooğ." diye triplere girerdik ya, işte o takıntı bende hala devam ediyo. Hatta asıl anlamlarını bile araştırmıştım ben onun.
01:01 ----> Seni Seviyor ..
02:02 ----> Senden HoşLanıyor ..
03:03 ----> Sana Aşık OLmaya BaşLıyor ..
04:04 ----> Seni Çok Seviyor ..
05:05 ----> Senden Nefret Ediyor ..
06:06 ----> Kötü Bir Gün ..
07:07 ----> Seni Sevmeye ÇaLışıyor ..
08:08 ----> GüzeL Bir Gün ..
09:09 ----> Seni Üzecek ..
10:10 ----> Senden AyrıLmayı Düşünüyor ..
11:11 ----> Sana Süpriz Yapcak ..
12:12 ----> Seni KaLpten Seviyor ..
13:13 ----> Seni Kıskanıyor ..
14:14 ----> Sana Çıkma TekLifi Edicek ..
15:15 ----> Eski SevgiLini Görücen ..
16:16 ----> Seni ALdatıyor ..
17:17 ----> OnunLa İLgiLi düşündükLerin GerçekLeşek ..
18:18 ----> SeNi % 100 Seviyor ..
19:19 ----> SeNi Öpmek İstiyor ..
20:20 ----> SeNinLe EvLenmeyi Düşünüyor ..
21:21 ----> Seni Düşünüyor ..
22:22 ----> SaNa Kahve IsmarLıyacak ..
23:23 ----> SaNa DeLi Gibi Aşık ..
00:00 ----> Şuanda SeNi Rüyasında Görüyor ..
(kopyala yapıştır yaptım gençler,bu kadar apaçi değilim yani. Sadece üşengecim.)
Aha bunları düşünerek bakıyorum saatlere. Hala. Özellikle de 11.11, 22.22, 00.00 gibi saatler ayrıca güzel bence, hepsi aynı rakam ya o bakımdan. Çok gerizekalıyım ya valla bak. Ama resmen mutlu oluyorum. Bir de şey vardı, mesela 01.10 olunca eski sevgilin seni düşünüyo anlamına gelirmiş. Ben de ne zaman sevgilimden ayrılsam bu saatleri yakalamaya çalışır, yakalayınca da bakar egomu tatmin ederdim. Hala da yapıyorum. Psikoloğum haklı galiba. Gizli narsistlik kesin var bende. Amaan varsa var işte bana ne. Çevremdekilerin sorunu ben kendimi över geçerim arkadaşş. Böyle diyorum ama Normalde kendimi yerin dibine sokarım. Öyle de düşünürüm zaten.Gözleriminn yeşil olması bir şey ifade etmiyo her halukarda çirkinim, kumral bukleli aşırı yıpranmış saçlarım ve çarpık bacaklarım var ve çiroz denecek kadar zayıfım Bildiğin rüzgarda uçuyorum lan.Zeki desem, hiç değilim. Bu tipte biri kendini övmeyi başarabilir mi lan? Haaayıııır.
Aa saat de 17.17 olmuş ihihihi :D Neyse sakinim gençler küfretmeyin :(
Her neyse işte. Kısacası, Takıntılarım ebemle nacizane cinsel münasebette bulunuyor.
9 Ocak 2012 Pazartesi
Nefes alamıyorum amına koyim. Heeelp !
Aslında çok gezen biri değilim. Hatta alışılmış ergenlere göre sakin bir yaşamı daha çok severim. Evde oturayım, elime geçen ilk filmi izliyim, karakterlere küfrediyim falan. Daha iyi gelir bana normalde. Son 1 ayım böyle geçti. E böyle olunca da insanın sıkıntıdan camdan aşağıya "nabıyonuz yarraam?" diye bağırası geliyo. (böyle bir şey yapmadım..henüz.) Resmen hafta sonları siktiğimin ingilizce kursundan başka bir annemle markete meyve almaya gidiyorum. İçimdeki ses "Kaldır kıçını siktir git artık bu evden, akşam gelirsin. Üşengeçliğini siktiğimin manyağı seni." diyo bana artık. Bildiğin kendi kendime konuşuyorum oğlum. Eğlence kaynağım bu oldu yani. Mesela geçende ayna karşısında rus taklidi yapmaya çalıştım. "Merraba caniim benim adim Dobrooskaağ sicah sohbetlerden ariyoruuum. Yaa eveet çoh seviyur ben seni yaa." iş almana kaymaya başlayınca vazgeçtim. Allaam kafayı yiyorum. Sen bana yardım et, dinimiz, amin. Fezzy de "Sevgilisizlikten fıttırdın kesin sen, gel sana birini bulak." dedi zaten geçende de. Ben sevgili istemiyorum lan, hayatıma atraksiyon istiyorum. En azından kendi kendime konuşmayacak kadar. Depresyon kapıda galiba. Ben depresyona girdiğimde de hiç çekilmem hea. "Vur kafasına ölsün geberesice" şeklinde bir tip olurum. Sıçtık.
"Bunu neden yazıyosun lan? Bana ne oğlum senin psikolojik sorunlarından?" deme, ağzını yüzünü sikerim senin koçum. Sıkıldık diyoruz di mi?? Neyse ben gidip matematik falan çalışıyım bari. Ulan hayatıma renk getiren şeye bak. Bayağı acınası haldeymişim.
Konuyla pek alakası yok ama bu herif acayip taş lan, öyle böyle değil. Siyah saç, buğday ten, yeşil göz, derin bakışlar, karizma, ne ararsan var herifte. Yenir ki bu. |
8 Ocak 2012 Pazar
Sana göre mi yaşıycam oğlum ben?!
Allah'ım sorgulamak gibi olmasın ama ben neden kızım?
Bu dünyada en büyük yükü kadınlar çekiyo yemin ediyorum. Annelik olayı var bir kere. 9 ay amele gibi taşırsın, doğururken tam anlamıyla ortadan ikiye yarılırsın hasta olunca başında beklersin falan 10 yaşına gelince seni beğenmez kodumun palyaçosu. Hadi bunu siktir et, adı çıkmış bir kere kadının. Dırdır edermiş. Yok ya! Erkekler kadar dedikoducu bir "ırk" yok lan bu dünyada. Bazen erkeklere çok özeniyorum yemin ediyorum. Özellikle Türkiye gibi bir ülkede en üstün onlar olarak görülüyo. Benim ailem gayet modern insanlardır ama kardeşim olucak öküzü daha serbest bırakıyolar. O yokken ben vardım lan! Adam arkadaşlarıyla(çoğu kız ama kimse laf etmiyo. benim arkadaşlarım erkek ağırlıklı olsa sülalede adım çıkardı ama) her yere gidiyo kimse ağzını açmıyo, ben haftada 2 kere arkadaşlarla buluşsam söylenmeye başlıyolar, kızınca da isyankar ergen oluyorum.
Hadi bunların heeepsini siktir et. Kıl tüy problemleri yok adamların. Öööyle ayı gibi geziyolar ortada. Peki ya biz? Bıyıklı kız diye dalga geçiyolar. Eee senin de var bıyıkların. O da kıl bu da kıl. Ne farkı var lan? Ayar oluyorum yemin ederim.
Aslında yazacağım şey bu değildi ama bunu da söylemiş oldum, rahatladım. Annemin deyişiyle sıçmış kadar oldum. Gelelim asıl konuya.
Okulda resmen kısıtlanmış hissediyorum. Nereye gitsem karşıma çıkıyo o eski sevgilim olucak deyyus. Ona Tofu diyim ben. Niye bilmiyorum tofu diyince aklıma ilk o geliyo. Şimdi diyceksin ki " E amına koduğumun salağı göt kadar okul herhalde karşılaşıcaksınız." Haklısın. Ama onunla aynı ortamda bulununca geriliyorum, kendim olamıyorum resmen. Bir de şu göz göze gelme olayı var. Bana bir bakışı var anlatılmaz yaşanır Böyle nefret, kibir, çook çok az özlem( bunu ben uydurmuş olabilirim. ) hatta şaşkınlık bile var. O öyle bakınca ben de ööyle apışıp kalıyorum tabii. Tam şu eski sevgili sendromunu atlattım diyorum, aniden karşıma çıkıp öyle bakınca diyorum hassiktir seviyo muyum lan acaba hala? Birkaç günüm belirsizlikle geçiyo, sonra sikerim böyle aşkın ızdırabını bana ne lan diyip siklememeye başlıyorum, aniden karşılaşıyoruz yine bakıyo öyle sonra hoop en başa. Kısırdöngü halinde devam etmesin diye resmen köşe bucak kaçıyorum heriften. Yakışıklı bir şey de değil aslında.(Sadece kendimi avutuyorum) Sevimli sayılabilir ama. Kumral, kıvırcık, kahverengi acayip derin gözlere sahip, etine dolgun, çapkın(hatta piç) bir şey işte. Hiç tipim değil kısacası.(Hala kendimi avutuyorum.) Neden takıyorum ki kafaya bu kadar? O beni gram düşünüyosa ota dönüşeyim. Anca kanka dediği kızlarla yiyişsin o gözümün önünde. Kıskanıyomuşum gibi konuştum ama kıskanmıyorum aslında. Hem de hiç. Sadece nasıl bu kadar çabuk unutuldum diye düşünüyorum. (Bok çabuk unutuldun, Lona. 5 ay oldu malın ayak mantarı)
Geçende ders boştu. Sincap, Fezzy, Jev, Kıvırcık, ben kantinde mal mal oturuyoruz öyle, aniden o kaşar kankalarından biriyle geldi tam arkamızdaki deri koltuklara oturdu. Koltuklar öyle bir şekilde dizilmiş ki adamın kafası benim kafamdan 5 santim uzakta sadece ama sırt sırtayız. Ben bir terliyorum, bir üşüyorum, uzak durmaya çalışıyorum bildiğin dokuz doğurdum amına koyim. Şükürler olsun ki o sırada Kıvırcık "Sıkıldım lan. Hadi sınıfa çıkalım." dedi de ben de "Evet hadi çabuk gidelim burdan." diye atladım olaya. Kesin fark etmiştir ama napıyım lan stres yapmıştım resmen.
Özet olarak: Sevmiyorum, kıskanmıyorum ama onu görünce psikolojim bozuluyo ve deli gibi özlemeye devam ediyorum. Allah beni dümbelek etmesin. Kesin kişilik bozukluğu var bende. Aslında psikoloğum gizli narsistlik var sende demişti. Böyle sürekli göz önünde olmak, fark edilmek istiyomuşum ama aynı zamanda da bunların olması için götümü bile kıpırdatmak istemiyomuşum. Doğru. Vallahi doğru.
Neyse ben en iyisi gidip geometri çalışıyım yoksa yarın o vektörler doğular falan tek tek giricek bana. Hassiktir edebiyat sınavı da var. Sıçtım.
Ulan sanki çok stressiz bir hayatım varmış gibi bir de bu sınavlarla uğraşıyorum.
Bu dünyada en büyük yükü kadınlar çekiyo yemin ediyorum. Annelik olayı var bir kere. 9 ay amele gibi taşırsın, doğururken tam anlamıyla ortadan ikiye yarılırsın hasta olunca başında beklersin falan 10 yaşına gelince seni beğenmez kodumun palyaçosu. Hadi bunu siktir et, adı çıkmış bir kere kadının. Dırdır edermiş. Yok ya! Erkekler kadar dedikoducu bir "ırk" yok lan bu dünyada. Bazen erkeklere çok özeniyorum yemin ediyorum. Özellikle Türkiye gibi bir ülkede en üstün onlar olarak görülüyo. Benim ailem gayet modern insanlardır ama kardeşim olucak öküzü daha serbest bırakıyolar. O yokken ben vardım lan! Adam arkadaşlarıyla(çoğu kız ama kimse laf etmiyo. benim arkadaşlarım erkek ağırlıklı olsa sülalede adım çıkardı ama) her yere gidiyo kimse ağzını açmıyo, ben haftada 2 kere arkadaşlarla buluşsam söylenmeye başlıyolar, kızınca da isyankar ergen oluyorum.
Hadi bunların heeepsini siktir et. Kıl tüy problemleri yok adamların. Öööyle ayı gibi geziyolar ortada. Peki ya biz? Bıyıklı kız diye dalga geçiyolar. Eee senin de var bıyıkların. O da kıl bu da kıl. Ne farkı var lan? Ayar oluyorum yemin ederim.
Aslında yazacağım şey bu değildi ama bunu da söylemiş oldum, rahatladım. Annemin deyişiyle sıçmış kadar oldum. Gelelim asıl konuya.
Okulda resmen kısıtlanmış hissediyorum. Nereye gitsem karşıma çıkıyo o eski sevgilim olucak deyyus. Ona Tofu diyim ben. Niye bilmiyorum tofu diyince aklıma ilk o geliyo. Şimdi diyceksin ki " E amına koduğumun salağı göt kadar okul herhalde karşılaşıcaksınız." Haklısın. Ama onunla aynı ortamda bulununca geriliyorum, kendim olamıyorum resmen. Bir de şu göz göze gelme olayı var. Bana bir bakışı var anlatılmaz yaşanır Böyle nefret, kibir, çook çok az özlem( bunu ben uydurmuş olabilirim. ) hatta şaşkınlık bile var. O öyle bakınca ben de ööyle apışıp kalıyorum tabii. Tam şu eski sevgili sendromunu atlattım diyorum, aniden karşıma çıkıp öyle bakınca diyorum hassiktir seviyo muyum lan acaba hala? Birkaç günüm belirsizlikle geçiyo, sonra sikerim böyle aşkın ızdırabını bana ne lan diyip siklememeye başlıyorum, aniden karşılaşıyoruz yine bakıyo öyle sonra hoop en başa. Kısırdöngü halinde devam etmesin diye resmen köşe bucak kaçıyorum heriften. Yakışıklı bir şey de değil aslında.(Sadece kendimi avutuyorum) Sevimli sayılabilir ama. Kumral, kıvırcık, kahverengi acayip derin gözlere sahip, etine dolgun, çapkın(hatta piç) bir şey işte. Hiç tipim değil kısacası.(Hala kendimi avutuyorum.) Neden takıyorum ki kafaya bu kadar? O beni gram düşünüyosa ota dönüşeyim. Anca kanka dediği kızlarla yiyişsin o gözümün önünde. Kıskanıyomuşum gibi konuştum ama kıskanmıyorum aslında. Hem de hiç. Sadece nasıl bu kadar çabuk unutuldum diye düşünüyorum. (Bok çabuk unutuldun, Lona. 5 ay oldu malın ayak mantarı)
Geçende ders boştu. Sincap, Fezzy, Jev, Kıvırcık, ben kantinde mal mal oturuyoruz öyle, aniden o kaşar kankalarından biriyle geldi tam arkamızdaki deri koltuklara oturdu. Koltuklar öyle bir şekilde dizilmiş ki adamın kafası benim kafamdan 5 santim uzakta sadece ama sırt sırtayız. Ben bir terliyorum, bir üşüyorum, uzak durmaya çalışıyorum bildiğin dokuz doğurdum amına koyim. Şükürler olsun ki o sırada Kıvırcık "Sıkıldım lan. Hadi sınıfa çıkalım." dedi de ben de "Evet hadi çabuk gidelim burdan." diye atladım olaya. Kesin fark etmiştir ama napıyım lan stres yapmıştım resmen.
Özet olarak: Sevmiyorum, kıskanmıyorum ama onu görünce psikolojim bozuluyo ve deli gibi özlemeye devam ediyorum. Allah beni dümbelek etmesin. Kesin kişilik bozukluğu var bende. Aslında psikoloğum gizli narsistlik var sende demişti. Böyle sürekli göz önünde olmak, fark edilmek istiyomuşum ama aynı zamanda da bunların olması için götümü bile kıpırdatmak istemiyomuşum. Doğru. Vallahi doğru.
Neyse ben en iyisi gidip geometri çalışıyım yoksa yarın o vektörler doğular falan tek tek giricek bana. Hassiktir edebiyat sınavı da var. Sıçtım.
Ulan sanki çok stressiz bir hayatım varmış gibi bir de bu sınavlarla uğraşıyorum.
6 Ocak 2012 Cuma
Biliyorum pek umrunda değil, ama oku lan. Ya da okuma. Çok da olmayan .... neyse sakinim. Ama sen oku bence.
Bugün arkadaşlarımdan bahsedesim geldi lan. Normalde iyidirler, hoşturlar deyip geçerim. Neden? Çünkü üşengecim. Ota boka üşenirim. Nefes almaya üşenmek hayatımdaki büyük korkularımdandır hatta. Evet salağım. Her neyse ayrıntılı ayrıntılı arkadaşlarımı anlatıcam işte. Biliyorum, sana ne ama canım sıkılıyo amına koyim. (Küfürbazlığım rahatsız ettiyse defol, sefil. Ha yok küfür iyidir diyosan kal canımın içii)
Şu blog işini aklıma sokan (daha doğrusu birbirimizi gaza getirdik) şahsiyetten başlamak istiyorum. Adını söylersem beni keser, o yüzden ona Sincap diycem. Çünkü sincap gibi minicik sevimli bir suratı var, yerim onu. O da benim gibi sorunludur. Ergeniz işte. Sürekli güleriz, müzik dinleriz(tabii ki rock/metal), kimseyi siklemeden okulun ortasında anırıp salak hareketler yapmışlığımız bile vardır kendisiyle. Sarı kafalı bir sevgilisi var, adını pek sevmem ama kendisi iyidir, hoştur. Sincap'la da yakışırlar ayrıcana. Maviş diycem ona da. Sincap anime hastasıdır, hatta bence elinden gelse ameliyatla japon bile olabilir. Yapabilir var yani o kapasite.Koyu kumral omzunda saçları ve çohoş bir kahverengilikte gözleri var. Benden uzundur, gıcık. Fezzy sayesinde tanıştık onunla. Aslında hakkında yazılacak çok şey var ama hem üşeniyorum, hem de aklıma gelmiyo şimdi. Neyse.
Sincap'la Maviş aynen böyleler lan. Suratlar da benziyo hani.
Sırada başka bir animeci gardaş var. Sincap'la tanışmamızı sağlayan Fezzy. (Şu an bunu okuyosan Sincap, evet özentiyim. Bana daha sonra kızarsın.) Sincap'tan şüphelerim olsa da Fezzy kesinlikle ameliyatla japon olup, japonyaya taşınıp orda bir mangakayla mıydı neydi -tam emin değilim manga çizen kişi anlamına gelen kelime işte- evlenip çekikle büyük arası gözleri olan çocuklar yapıp her öğün ramen yiyebilir. Hukuk okuyup siyasete atılmayı düşünüyo ama bence pek siyasetçi havası yok onda. Hakim falan olabilir ama. Tarih dersinde acayip derecede iyidir, yabancı dili, özellikle de Japonca'yı tabii ki, çok sever. Bakımsız olsa da çok güzel olduğunu düşündüğüm parlak, uzun ve koyu renk saçları var, her gün onlarla ne yapacağını şaşırıyor. Sübliminal (galiba böyle yazılıyodu) kareleri incelerken tanışmamız da ironidir, çünkü ergen konular konuşmayı ikimiz de seviyoruz. Abi napalım inkar edemeyiz ya, böyleyiz işte. Elimize geçirdiğimiz her şeyi çakmak gibi havada sallayarak aklımıza gelen ilk şarkıyı söylemişliğimiz çoktur.
Sıradaki gardaşımıza da Jev diycem çünkü Fısıltı Serisi'ndeki Jev karakterine resmen aşık kız. Kitap okumayı acayip derecede sever kendisi. Hatta kitaplarda yaşıyor denebilir onun için. Pırasa gibi dümdüz saçları var. Benim saçlarım bukleli ve kabarık olduğu için çok kıskanırım kendisini. Gözleri yeşil, gerçi ben bunu tanıştıktan 2 ay sonra öğrendim. Bana hep nugget alır kantinden. Bazen yalvarmam gerekse de alır ama o da benim telefonumdan face'e girer. Çıkar ilişkisi gibi yani. Ama severim kendisini. İyidir, hoştur.
Sıradaki gardaş da Kıvırcık. Çünkü kıvır kıvır saçları var-dı. Sonra bir ilaçla açtı buklelerini gerizekalı. Şimdi çok pişman tabii. Tam bir yıldır lakabı Nolan olan bir çocuk için erimekle geçiyo günleri. Takıntı haline getirdi çocuğu biraz, o da gayet farkında olayın ama vazgeçemiyo işte. Anlıyorum ama onu ben de yaşamıştım çünkü böyle boktan bir şey. Neyse. Her fırsatta çocuğa seni seviyorum der. Hatta şu Illuminati saçmalığının olduğu gün bile Nolan'a "Madem ölücez söylemeden ölmiyim. Seni seviyorum." demiş salak. Bunu bana söylediği an çığlığı basıp küfürler saydırmaya başlamıştım.Birbirimize şizofrenik ikiz diyoruz çünkü deli yanlarımız resmen aynı. Gülmekten ağlamışlığımız bile vardır. Aslında daha çok o ağladı ben de onun gülmekten ağlamasına güldüm. Kısacası o da iyidir, hoştur.
Not: Fotoğraftaki o değil, ama çok benziyo.
Ayh. Yoruldum lan. Bu kadar işte. Günlerim Onlarla salak salak şeyler yaparak geçiyo. Genelde hep aynı şeyleri yaparız gerçi. Kantine iner bir yandan tıkınır, bir yandan mal mal oturarak dedikodu yaparız. Derste birbirimize saçma salak kafiyeli cümleler yazarız, hocadan fırça yeriz. Sonra da eve döner face'ten falan konuşuruz. Peki sıkılıyo muyum? Hayır. Seviyorum lan ben onları.
Neyse işim gücüm var benim de, iyi akşamlar, kovalasın sizi goril suratlı tavşanlar. (Korkunçmuş lan.)
Hadi yine iyi kalpliliğim tuttu, sadece tavşan fotoğrafı koydum. Aslında goril suratlı tavşan bulamadım. Neyse.
5 Ocak 2012 Perşembe
Salak problemlerimle gerizekalı ben, Lona.
Annem beni öldürücek. Cidden ya neden 16 yaşındaki birine bilgisayar yasaklanır ki? Mantıklı mı yani şimdi bu? Dizi izliyorum oğlum ben orda. Başka eğlencem var sanki. Ama yoook illa bunu da alacak elimden kadın. Aman neyse başka sorunlarım da var benim. Neden mi? İkinci cümledeki ayrıntıyı atlamışsın. 16 yaşındayım ben, sorun bitmez. (şey, aslında 15. ama yıl olarak 16 olduğum için klasik ergen davranışlarından birini sergileyorum.) Hepsini yazmaya kalksam parmaklarıma kramplar girer yemin ediyorum. Ufak tefek görünseler de hepsi bir arada harbiden çekilmez oluyor. Salak ve gereksiz problemlerimden önceliği olanlar:
1. Okul ve sınavlar. Açıklamama gerek yok aslında. Bütün sınavlar tek tek giriyor işte nesini açıklıyım ben bunun?
2. Salaklığım yüzünden kaybettiğim kişiyi çok özlüyorum. Eski sevgilim lan işte. Ama sevgililik aşk meşk anlamında değil, onunla konuşmayı falan özlüyorum. Terk eden de benim amına koyim.Bu çocukla hikayemiz de çok saçmadır, hala da tuhaf bir şekilde gidiyor öyle. Aslında pişmanlığım ayrılık yüzünden değil de ayrılma şeklim yüzünden. Facebook'ta ayrıldım lan çocuktan. Üstelik öyle kıytırık bir ilişki de değildi. Tamam, hiç buluşmadık ama önemliydi işte.(Bizim okulda bu arada internetten tanışacak kadar uçmadım daha.) Ayrıldıktan sonra bir süre hiç konuşmadık, sonra ben dayanamadım konuştum onunla arkadaş kalalım benden nefret etme falan diye o da yok ben neden nefret ediyim ki zaten? Tabii ki arkadaş kalalım falan dedi ama içinde şüphe var tabii çocuğun. Neden? Çünkü gerizekalı mal ben neden ayrılmak istediğimi de söylemedim çocuğa. Bir süre sonra doğal olarak sormaya başladı ama ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Bilmiyorum lan. Neden ayrıldığımı bilmiyorum. Korktum mu ne anlamadım ki. Her neyse o öyle sorunca ben de atar yaptım uf bitti işte neyse ne sebebi falan sonra bu bana gözümde zerre kadar değerin kalmadı falan dedi. Ben başladım ağlamaya ama nasıl ağlıyorum var ya anlatamam. Hiç çaktırmadım ona atarıma aynen devam ettim hatta facebooktan sildim falan bayağı bir abarttım olayı. Bildiğin zeytinyağı gibi üste çıktım yani. (Yine facebookta konuşuyoruz ama bak. Öküzüm lan bildiğin öküz.) Ben yine dayanamadım onu üzdüm diye falan. Yine barıştık sonuç olarak ama tuhaf bakışmalar, görmezden gelmeler aynen devam ediyor, bu da bende stres yapıyor işte.
3. Sanırım böyle bir madde yok. Her neyse.
Resmen ergenim ya lanet olsun.
Özetlemek gerekirse; ben Lona, 16(15) yaşında liseli(inci sözlükteki anlamıyla değil gerçek anlamında) bir ergenim. Aşk acısıyla uzaktan yakından alakası olmayan bir eski sevgili kompleksi yaşıyorum. Aşka inansam da sürekliliğine inanmıyorum. Burcum yay. Okul numaram...oha dur Lona sakin ol. Neyse. Okul da pek iyi durumda değil, tek tek dizildi götüme dersler, notlar, sınavlar vs. (Bir de eşit ağırlıkçı olucam. Her neyse.) Bu yüzden annem de bilgisayarımı elimden aldı. Bu beni durdurmadı gördüğünüz gibi. Blog konusunda da belli olduğu gibi son derece acemiyim. Bir hatam olursa affola ey gardaşlar. Neyse yakşamlar, saygılar...
1. Okul ve sınavlar. Açıklamama gerek yok aslında. Bütün sınavlar tek tek giriyor işte nesini açıklıyım ben bunun?
2. Salaklığım yüzünden kaybettiğim kişiyi çok özlüyorum. Eski sevgilim lan işte. Ama sevgililik aşk meşk anlamında değil, onunla konuşmayı falan özlüyorum. Terk eden de benim amına koyim.Bu çocukla hikayemiz de çok saçmadır, hala da tuhaf bir şekilde gidiyor öyle. Aslında pişmanlığım ayrılık yüzünden değil de ayrılma şeklim yüzünden. Facebook'ta ayrıldım lan çocuktan. Üstelik öyle kıytırık bir ilişki de değildi. Tamam, hiç buluşmadık ama önemliydi işte.(Bizim okulda bu arada internetten tanışacak kadar uçmadım daha.) Ayrıldıktan sonra bir süre hiç konuşmadık, sonra ben dayanamadım konuştum onunla arkadaş kalalım benden nefret etme falan diye o da yok ben neden nefret ediyim ki zaten? Tabii ki arkadaş kalalım falan dedi ama içinde şüphe var tabii çocuğun. Neden? Çünkü gerizekalı mal ben neden ayrılmak istediğimi de söylemedim çocuğa. Bir süre sonra doğal olarak sormaya başladı ama ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Bilmiyorum lan. Neden ayrıldığımı bilmiyorum. Korktum mu ne anlamadım ki. Her neyse o öyle sorunca ben de atar yaptım uf bitti işte neyse ne sebebi falan sonra bu bana gözümde zerre kadar değerin kalmadı falan dedi. Ben başladım ağlamaya ama nasıl ağlıyorum var ya anlatamam. Hiç çaktırmadım ona atarıma aynen devam ettim hatta facebooktan sildim falan bayağı bir abarttım olayı. Bildiğin zeytinyağı gibi üste çıktım yani. (Yine facebookta konuşuyoruz ama bak. Öküzüm lan bildiğin öküz.) Ben yine dayanamadım onu üzdüm diye falan. Yine barıştık sonuç olarak ama tuhaf bakışmalar, görmezden gelmeler aynen devam ediyor, bu da bende stres yapıyor işte.
3. Sanırım böyle bir madde yok. Her neyse.
Resmen ergenim ya lanet olsun.
Özetlemek gerekirse; ben Lona, 16(15) yaşında liseli(inci sözlükteki anlamıyla değil gerçek anlamında) bir ergenim. Aşk acısıyla uzaktan yakından alakası olmayan bir eski sevgili kompleksi yaşıyorum. Aşka inansam da sürekliliğine inanmıyorum. Burcum yay. Okul numaram...oha dur Lona sakin ol. Neyse. Okul da pek iyi durumda değil, tek tek dizildi götüme dersler, notlar, sınavlar vs. (Bir de eşit ağırlıkçı olucam. Her neyse.) Bu yüzden annem de bilgisayarımı elimden aldı. Bu beni durdurmadı gördüğünüz gibi. Blog konusunda da belli olduğu gibi son derece acemiyim. Bir hatam olursa affola ey gardaşlar. Neyse yakşamlar, saygılar...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)