11 Ocak 2014 Cumartesi

Merhaba ey insanoğlu!
bazı özel sebeplerden dolayı bloğu kapatıyorum. bir de eskiden yazdığım utanç verici seyleri görmemek için. yazdıklarımı kaldırmanın mantıksız ve ikiyüzlüce olacağını düşündüm bu yüzden de kapatmak kesin çözüm olacak. zaten kendim yazıp kendim gülüyordum, artık evde kendi kendime ayna karşısında devam etmeyi düşünüyorum bu faaliyete de. adım irem bu arada, takma isim kullanmak da gereksiz bir şeydi. okuduğum kitapların çok etkisinde kalıyorum sanırım. ah ulam pucca :( her neyse, blok açmak için birbirimizi gaza getirmemiz sonucu bu naçizane bloğa sahip olmamı sağlayan arkadaşım Sincap'a, 2 seneden fazla bir süredir içimi dökmemde yardımcı olan blogspot'a ve beni nezaketen de olsa takip eden insanlara teşekkürü bir borç bilirim. okumadığınız için teşekkür ederim gerçekten, okunmak için yazmadım çünkü ben buraya. insan özel hayatını neden bir sürü insana açmak istesin sonuçta değil mi ama?
Kendinize çok iyi bakın, insanların sizi üzmesine izin vermeyin ve her şeyden önce KENDİ DEĞERİNİZİN FARKINDA OLUN.

Öptüm kirpik diplerinizden.

15 Kasım 2013 Cuma

Kafasi guzel kendi degil.

Kac zamandir yalnizim da yalnizim diye bonurup duruyorum ama, aslinda kendimi yalnizliga iten hayatim boyunca ben oldum. Bulundugum cevreden
 soyutlamaya calistim hep kendimi, hep gorunmez olmaya calistim, hep yok ettim kendimi. Allah da beni dumbelek etmesin. Iyi bok yedin Lona. Kimseyi suclayamam bu sebepten dolayi da. Beni yalniz birakanlar yokmus ki etrafta. Cevremdekileri gormezden gelen benmisim hep. Neyse. Diyecegim su ki, kendinize boyle bir kotuluk yapmayin. Sonra sizofreni teshisi konabiliyor bana yapildigi gibi... Saka saka. Raporum yok. Henuz.

Cumleleri o kadar daginik yazmisim ki annem gelse toparlayamaz yemin ederim. Pek toparlanasi da degil zaten. Buyuk ihtimalle kafam yerine geldiginde silecegim bunu. O zamana kadar okuyan okusun, ibret alsin. En fazla 2 kisi okur gerci. O da bir seydir..degil mi? Tamam. Cevaba ihtiyacim yok.
Haydi hayirli traslar.

9 Kasım 2013 Cumartesi

Tükenmişlik değil de daha çok siktir edilmişlik sendromu

Her şey sevgilim olacak insan evladının Kocaeli'ye gitmesiyle başladı. Göt. Sorun gitmesinde değil elimi sallasam Kocaeli'ye çarpacağım zaten sorun mesafe de değil. Sorun şu ki,  o gitmesine rağmen benim üniversite için Kıbrıs'a gitme ihtimalimin olması ona direkt ayrılığı hatırlatıyor nedense. Bildiğin "Gidersen ayrılırız" ültimatomu çakıyor bana sağlı sollu. Sonra da "Yeağ ben seni strese sokmak istemeyeröm biliyöröm İstanbül'ü kezeneceğini eme bünleri de bil." diyor. Desin. Göt.

Kardeşim olacak insana yanaşayım bir konuşalım dertleşelim dedim, "GERİZEHALI LOL OYNUYOZ AHA GİTTİ İŞTE MALAPTALSALAH. UZAK DUR BENDEN! " şeklinde müthiş imoğşınıl bir tepki verdi. Versin. Göt.

 Dersanedeki tipler korku filminden fırlamış gibi. FEM'LİYİZ ALİMALLAH! İnsanlar 1526 yılından sonra gelişmeyi bırakmışlar bildiğin. Tek dertleri "Aha kızla erkek yan yana duruyor! Ayrılın lan münafıklar! Biriniz kaynar su getirin lan dökelim şunlara da bir ayrılsınlar!" olan insanlardan Alice Harikalar Diyarı'nda tadında davranmalarını beklemiyorum zaten. Sanırım beni sınıfın ateisti ilan ettiler. Etek boyum kısaymış ve sevgilim varmış diye de sanırım yollu olduğumu düşünenler de var aralarında. Düşünsünler. Götler.

 İstanbul Psikoloji hayallerimi süslese de en fazla tramvayla ya da otobüsle falan önünden geçebilirim sanırım. İnsanların düşünceleri neyse de ben bile umudu kestim kendimden. Biraz erken kestim umudu evet farkındayım ama konu benim diye tolerans gösteremem valla hiç kusura bakmayın. Bildiğin gerizekalı doğmuşum ben, yapım bu. Dolayısıyla da 4 ay sonra YGS, 7 ay sonra da LYS pıçağı bana takacak gibi. Taksın. Göt.

Bedensel yorgunluk, ruhsal yorgunluk, yalnızlık ve bitmişlik hissi sağ olsun, sinir sistemim de sonunda çöktü sanırım. Oturduğum yerde hiçbir sebep olmadığı halde sanki gözlerimin önünde çocuğumu kesiyorlarmış gibi ağladığım krizler başladı. En ilginci de geçende durup durduk yere otobüste ağlamaya başlamamdı . İnsanlar sanki üstüme kutsal su döküp bana haç göstermemek için kendilerini zor tutuyorlarmış gibi bana bakarlarken yüzümü saklamaya çalışmak pek de kolay olmadı. Olmasın. Göt.

Yalnızım. Çok yalnızım anasını satayım. Tüm bunların temelinde bu var .Yalnızlık. Ornitorenk gibi, panda gibi ne bileyim kelaynak gibi yalnızım. İnsanlar iki şık arasında kalıyorlar ve eğer o şıklardan biri bensem tereddütsüz diğer şıkkı işaretliyorlar sanki. (amına koydum benzetmeyle felsefe yapmanın.) Sevgilim Kocaeli'yi, kardeşim siki kırık bir oyunu, ailem benim geleceğimi, ben de başkalarının hayatlarını kendime tercih ediyorum. Doğru ya, ben bile kendimi tercih etmezken başkalarının beni tercih etmesini nasıl isteyebilirim ki? Onlar da haklılar. Haklı olsunlar. Götler.

Hayatımda yazdığım en ergence, en duygusal ikinci yazı oldu bu da.  Birinciyi söylemesem daha iyi sanırım. Olsun. Göt.

Asıl yoran da sürekli rol yapmak. Çevremdekileri üzmemek için. Çevremdekilerden çok kendimi rezil etmemek için. Ya da sadece kendime dert arıyorumdur belki de. Sanırım sonunda iyice şizofrene bağladım. Bağlarsam bağlayayım. Asıl göt benim.

18 Mayıs 2013 Cumartesi

APSAAYD İNSAAYD AĞUT! ŞİİZ LİVİNLAVİDAALOKAAAH! (RICKY MARTIN'IN GAY OLMASI BENİ ÜZÜYOR AMA BUNUN KONUMUZLA BİR ALAKASI YOK)

Merabayınız. Oğlum düşündüm de ben bu blog işini yürütemiyorum galiba. Yazmak rahatlatıyor falan filan da, zamanım yok ki. Obama beni yemeğe bekliyor oradan da bana geçende gösterdiği boş arsayı tekrar gösterip hava atsın diye Ali Ağaoğlu ve neredeyse benim yaşımdaki sevgilisiyle buluşacağımasdjgnf yazarken güldüm şerefsizim. Bütün gün götümün üstünde oturuyorum yahu. Zaman sıkıntım yok yani de üşengeçlik diz boyu, kol kadar, parmak arası, kulak arkası. Kısacası olmuyor, yürütemiyorum blogspot... Bensiz daha mutlu olacaksın... Boy boy takipçileri olan insanlarla mutlu mesut yaşayacaksın..Sus! Daha fazla zorlaştırma bunu blogspot... Sen de biliyordun benden blogger olmayacağını, ben de... Bunu daha fazla büyütmek ikimize de acıdan başka bir şey vermeyecek...Nelveda...



Şaka lan şaka. Çok da sikimdeydi. Dediğim gibi, çok ciddi şeyler yazmasam da saçmalamak bile rahatlatıyor beni. Kimsenin okumadığını bilmekse gevşetiyor açıkçası. Eğer birilerinin okuduğunu bilseydim rahat yazamazdım sonuçta kaygı yaşardım. Baştan biliyor olmak da dediğim gibi, haliyle gevşetiyor beni. Gevşek oldum bildiğinafkssks ya bak mesela bunu yazmak beni kasmadı. Neden? Çünkü kimse beni eleştirmeyecek. İç dünyam burası benim, kimse bilmek zorunda değil, kimsenin de eleştirmeye hakkı yok. MÜĞSLÜĞMAĞN UYUĞMAĞ!!!.... Neyse sakinim. 
Şimdi yazmamın sebebiyse dizimagin yaptığı ibinelik. 20 dakikalık diziyi sen 1,5 saatte izletirsen adama, 1 saat 10 dakika dizinin açılmasını bekletirsen bu aciz kula (1buçuk saat-20 dakika=1 saat 10 dakika. Ayqss ;)) ) o da böyle saçmalar işte. DİĞZİĞMEEG UYUĞMAAĞ!!!.............. Ayrıca Erol Egemen'i görürseniz kokulu öpücüklerimi iletin ona. Neyse sevgilim mesaj atıp duruyor, biraz daha cevap vermezsem ağzıma sıçıp Taksimdeki inşaat şeysinde sergileyecek beni. YAKŞAMLAR TÜRKİYEEEEH 
P.S: ÖSYM :)) Cnm :)) Senin ben amına koyayım :)) Öptm bebeqm :)) :*

28 Şubat 2013 Perşembe

Aynalar düşmanım, yansıtıcı yüzeylerse ödümü bokuma karıştırıyor.

Son zamanlarda can sıkıntısından ne bok yiyeceğimi şaşırdığımdan yıllardır tavsiye edilen ama hiç takmadığım veya unuttuğum dizileri izlemeye karar verdim. Bunların başında da tabii ki Supernatural geliyor. Hemen hemen herkes izler o diziyi ama izlemeyenler için ben yine de bir açıklama yapayım: Şinciik iki erkek kardeş var, küçük olan 6 aylıkken anası yanar-döner bir iblis tarafından öldürülüyor, babası da yıllarca o sikimsonik iblisten intikam almak için çocuklarını iblis avcısı olarak yetiştiriyor falan filan. Bunlar her bölümde abidik gubidik bir şeyler öldSon ürüyorlar cadı olsuun intikam ruhu olsuun iblis olsuun zombi olsuun olsun da olsun. Dizi acayip iyi bir dizi. Ama şöyle bir pürüz var ki, ben kendi gölgemden korkan bir insanım. Cidden. 5 yaşındayken denizde kendi gölgemi müren balığı sandığım için günlerce korkudan ağladım ve uzun bir süre korkudan denize giremedim. Millet şapır şapır yüzerken ben kıyıda oturup kumdan kale yaptım. E o zaman tipini siktiğim senin neyine hortlak senin nerene iblis? Aslında iblismiş hayaletmiş bunlardan çok korktuğum söylenemez de, bilen bilir bir efsane vardır. Bloody Mary. Küçüklüğümden beridir acayip tırsarım, aynalarda kendimle göz göze gelmekten korkmamın sebebi de bu efsanedir zaten. Bilmeyen için efsaneyi şöyle özetleyeyim, yaklaşık 150-200 sene önce Mary adında (çok şaşırtıcı) kalp hastası bir kız varmış ama o zaman insanların ishalden bile öldüğü bir zaman olduğu için kıza bir teşhis koyamamışlar ve bir gün kızın kalbi durmuş. Ailesi de napsın öldü madem kokmasın diyerekten gömüyorlar kızı ama her ihtimale karşı kızı gömmeden önce parmağına bir ip bağlıyorlar, ipi de mezarın başındaki bir çana bağlıyorlar ki kız uyanırsa çanı çalsın da gidip alalım diye. Cenazeden sonra herkes dertli çilekeş vs. olduğu için sülalecek içmeye gidiyorlar, geri geldiklerinde bir de bakıyorlar ki çan düşmüş. Hemen mezarı kazıp tabutu çıkarıp açıyorlar. Meğerse Mary kızımız ölmemiş, uyandığında dışarı çıkabilmek için tırnaklarıyla tabutu açmaya çalışmış ama açamamış haliyle, sonra da oksijen yetersizliğinden ölmüş garibim. Elleri de kan içindeymiş kızcağızın tabutu açmaya çalıştığı için. Ve derler ki, kızın ruhu ailesi tarafından canlı canlı gömüldüğü için huzursuzmuş bu yüzden de dünyada kısılı kalmış. Eğer biri ayna karşısında 3 kere (her zaman da 3 olur zaten nedense) Bloody Mary derse Mary geliyormuş ve o evde birinin ölümüne sebep olduğunu "düşündüğü" kişiyi gözlerini acayip derin bir şekilde kafa içi travma geçirtip öldürüyormuş. Yıllarca bana bu efsaneyi değiştire değiştire anlattıkları ve iyice beynime kazıdıkları için ne zaman aklıma gelse geceleri uyuyamam, aynalara bakamam, her gölgede çığlık atarım. VE ŞANSIMA KUSAYIM Kİ SUPERNATURAL'IN İLK SEZONUNUN 5. BÖLÜMÜ BU EFSANEYİ KONU ALIYOR. Ben ne güzel yıllardır hatırlamamıştım o efsaneyi ve mutlu mesut yaşıyordum. Ne gerek vardı lan bana o intikamcı kızı hatırlatmaya??!! Aslında bölüm diğer bölümlere göre çok daha az ürkütücü ama konu Mary olunca ben kendimi tokatlayacak kadar korkuyorum. (böyle bir şey yapmadım ama yapmam da demiyorum.) Sonuç olarak, ben günlerdir uyuyamıyorum ve yansıtıcı her yüzeyden kaçıyorum. Çok sık aynaya bakan biri sayılmam zaten, bu aralar kendimin nasıl göründüğünü unuttum diyebilirim ve yatağımın tam karşısında kocaman bir ayna var. Düşünün ne kadar zorlanıyorum. En son dedim madem ben kurtulamıyorum bu korkudan, bari çevremdekilere de anlatıyım da beraber korkalım. Korkmadı itoğlu itler. Yalnız ve korkmuş bıraktılar beni pislikler. Hayınlar. Mendeburlar. Neyse sakinim. Tofu'ya anlattım, o da ilk başta dalga geçti benimle ama  beraber efsanenin inciğini cinciğini araştırdıkça o da inceden tırsmaya başladı. Daha doğrusu korkuyormuş gibi yapmaya başladı beni yalnız bırakmamak için. Canım ya. 
 Benim ne yapıp edip bu korkudan kurtulmam lazım abi. Üfürükçü dedelere gidip taciz edilmeyi göze alacak duruma gelmekten korkuyorum. Bak yine kendime aynadan kaçamak bakışlar atıyorum, göz göze geldiğimde bakışlarımı kaçırıyorum. Bu olay yüzünden kendimden hoşlanmaya başlayacağım işin kötüsü. Help me ulan help miiii!
Az önce bir manyaklık yapıp Google'a Bloody Mary yazıp görsellerde arattım. Laptopu fırlatıyordum amk. Sambadi get mi trouğ dis naytmer.

31 Temmuz 2012 Salı

Sende nazar var nazar içeri girdiğin andan beridir esniyorum bak.

Son zamanlarda en çok duyduğum şey herhalde. Ben de cevap olarak "Ya evet taş gibi hatunum sütun gibi bacaklarım, renkli gözlerim, altın sarısı saçlarım 90 beden de göğüslerim var" DEMİYORUM tabii ki çünkü renkli göz olayı dışında hepsi kolpa. Gözlerim de grimsi bir yeşil zaten böyle aman aman bir olayı yok. Zeka desen normal düzeyde. E ulan insan merak ediyo haliyle benim nereme nazar değebilir ki? Ama ilginç bir şekilde "Aman da aman ne kadar hanım hanımcıık güzeeel akıllı bir kızınız var maşallah maşallah tütütütütü huağk puuh" deniyo. Sanki kız görmemiş mübarekler. Denk mi geldi yoksa harbi nazar mı değdi bilmem ama yüzümün her milimetrekaresinde sivilce çıktı, kilo aldım bacaklarım kalınlaştı, saçlarım dökülmeye başladı ve depresyona girdim. En sonunda bu durumuma kahrolan halamla babannem bir olup bir okuyup üfleyip tükürüğe boğdular sağolsunlar. Şimdi iyiyim neyse ki ama bu nazar olayını feci taktım kafama ota boka "nazardır nazar" demeye başladım ve durumumdan tırsıyorum, yardıma ihtiyacım olduğu kanısındayım. Mesela bardak mı kırdım? "Kesin yan komşu nazar değdirdi nazar çıktı işte fena olmadı." şeklinde düşünüyorum. Yakında üfürükçülüğe falan başlar okunmuş şeker imalatına falan girerim belki de. İşiniz düşerse beklerim yani YGS öncesi bir tükürüğe balgama falan boğabilirim isterseniz. Neyse öyle işte hadi iyi geceler gençler tütütütüü maşallah sizee.
Alın yavrumlar bu da nazar duası. Yné iiSiNiz hNyy ;)))

15 Temmuz 2012 Pazar

Pamuk Şeker vs. Keçiboynuzu Pekmezi


Rengi olsun sapı olsun çöpü olsun her türlü pek bayılmadığım bir şekerleme türüdür pamuk şeker. Pembeden de nefret ederim zaten her ne kadar pek belli etmesem de. Keçiboynuzu pekmezinden nefret etmeyene pek rastlanmıyo zaten bu yüzden onu direkt geçiyorum. Bu aralar evde otur otur filozof olduğumdan bu iki gereksiz yiyeceği düşünce biçimlerine benzetmeye başladım. Pamuk şeker anı yaşayan saftirikus portikusları, keçiboynuzu pekmeziyse geleceğe odaklı yaşayan obsesifouynsları temsil ediyo. "Amına koyayım böyle felsefenin. Ne alaka lan?" dediğini duyar gibiyim aziz din kardeşim. Özetlemek gerekirse ki gerektiğinin farkındayım çünkü Aynştayn wasn't here, şu şekilde özetleyebilirim: Pamuk şeker ilk alındığında hayvan gibi bir şekilde elinde öylece dururken onu nasıl bitirebileceğini  değil kokusunun güzel olduğunu, yerken de tadının güzel olduğunu düşünürsün. Anca yedikten sonra o yapışkanlıktan birbirine kenetlenmiş parmaklarının ve isyan etmiş ağzın ile burnunun farkına varırsın ve temizlenirken yediğine pişman olursun. Pamuk şeker yerken sadece anı yaşıyosun yani. Gelelim keçiboynuzu pekmezine. Keçiboynuzu pekmezinin kokusunu alır almaz yedikten sonra ağzında bırakacağı tadı düşünüp onu nasıl geçirebileceğini düşünürsün, yerken bu eziyeti boşuna çekmediğini, vücudundaki kan miktarı artacağı için daha sağlıklı ve dinç görüneceğini kendine hatırlatıp durursun, yedikten sonraysa böyle bir gerizekalılığı yapmanı gerektirecek bir şey olmadığını fark edip pişman olursun. Keçiboynuzu pekmezi yerken de geleceği düşünerek hareket etmiş oluyosun böylelikle. Kısacası öyle yada böyle, düşün ya da düşünme pişman olacan gardaş başka çare yok. Pişman olmamak içinse aşırı bir ileri görüşlülük gerekiyor ki o da iyi olmazdı bence çünkü pişman olucam diye hiçbir şey yapmadan geberip gitmiş olursun. "Hayskiyim ya pişman olursam lan?" diye düşündüğün zaman akla şu gelmeli: Yapsan da yapmasan da pişman olacan hafız, kaçış yok. Sonu her türlü kötü zaten. Madem öyle, sona yaklaşmadan mutlu olma şansını geri tepmemek lazım bence. Mutlu olabildiğin kadar ol. Kaçınılmaz kötü son her türlü gelicek zaten ya olmazsa diye bir şey yok. Mutluyken aklının bir köşesinde olsun ama bu mutlaka yoksa bulutların üstünde uçarken şak diye götünün üstüne yapışırsın alimallah. Acayip çelişkili şeyler söylüyorum harbiden ama anam beni çelişkili doğurmuş zaten. Sakallı bebek mi olur allaasen? Pin kodumu 3 kere yanlış girdikten sonra puk kodumu da yanlış girip bloke etmişler bence beni. Neyse keçiboynuzu vardı evde gidip onu ulaşamayacağım bir yerlere kaldırayım en iyisi.